"And I have found both freedom and safety in my madness, the freedom of loneliness and the safety from being understood, for those who understand us enslave something in us. But let me not be too proud of my safety. Even a Thief in a jail is safe from another thief. "

Khalil Gibran (How I Became a Madman)

Lübnan Marunîleri / Yasin Atlıoğlu

NEWS AND ARTICLES / HABERLER VE MAKALELER

Monday, April 28, 2003

Gül Şam'a gidiyor!! (Hüsnü Mahalli- Yeni Şafak)

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül yarın Şam'a gidiyor.. Kerkük'te gelişen olaylar nedeniyle 13 Nisan'daki ziyaretini ertelemek zorunda kalan Gül bu arada İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom'u Ankara'da misafir etti.. Bazı köşe yazarları Şam ziyaretinin ertelenmesinin arkasında Amerikalıların olduğunu yazdılar. Gül ise bunu yalanladı ve Suriyeli meslektaşı Faruk Şara ile geçen hafta Riyad'da bir araya geldi.

Böyle bir buluşma ve Gül'ün Şam'ı ziyaret edeceği yönündeki açıklamaları aynı köşe yazarlarını memnun etmedi..

Bu yazarlara göre Ankara Amerika'nın yeni hedefi haline gelen Suriye'nin yanında gözükmemelidir.. Yine onlara göre 'yıllarca PKK'yi destekleyen Suriye düşman olarak kalmalıdır'.. Üstelik 'Suriye Hamas Cihat ve Hizbullah gibi terörist örgütleri destekleyerek Ortadoğu barışını da engellemektedir'..

Sanki Filistin halkı gidip de İsrail topraklarını işgal etmiş de bu yazarlar İsraillilere acıyorlar.. Sanki Suriye gidip de İsrail'in toprağını işgal etmiş de Ortadoğu'da barışı Şam engellemektedir..
Bu yazar dostlarımız dünyanın dört bir yanından gelip Filistin toprağını işgal eden ve İsrail devletini kuran yahudiler olduğunu her nedense Türk halkına anlatmıyorlar..

Bu yazar dostlarımız acaba neden İsrail'in Suriye'nin Golan bölgesini 36 yıldır işgal altında tuttuğunu ve tüm BM kararlarına rağmen buradan çekilmediğini yine Türk halkına hatırlatmıyorlar?..

Yine bu yazarlar İsrail'in günlük olarak 5-10 Filistinliyi öldürmesini haber yapmazken acaba neden bir intihar eyleminde ölen İsraillileri manşete çekiyorlar?..

Acaba bu yazar dostlarımız neden yahudilere bu denli acıyorlar!!

Suriye'ye gelince..

Bağdat'ın düşmesinin ardından Amerikalılar Suriye'yi Saddam ve yanlılarını saklamakla suçladılar.. Ardından Amerikalılar Irak'ın kimyasal silahlarını Suriye'de sakladığını söylemeye başladılar..

Her iki suçlamayı sert bir dille red eden Şam bir de öneride bulundu: 'Gelin tüm Ortdoğu'yu her türlü kimyasal, nükleer ve biyolojik silahtan arındıralım..'

Bölgede yalnız İsrail'de yüzlerce nükleer, kimyasal ve biyoljik başlık bulunduğunu bilen Amerikalılar Suriye'ye yönelk suçlamalarından vaz geçtiler..

Amerikalı Bakan Colin Powel önümüzdeki hafta Şam'a gidiyor.. Ama dostumuz yazarlara göre Gül gitmemelidir.. Yani kıraldan fazla kıralcı dedikleri bu yazarlar olsa gerek..

Elbette Hafız Esat'ın PKK'ye verdiği destek kabul edilemezdi. Ancak Ekim 1998'de imzalanan Adana anlaşması sonrasında Şam Ankara'dan özür dilemiş ve iki ülke arasına çok boyutlu ve inandırıcı bir işbirliği süreci başlamıştı.

Bugün Suriye Hatay ve su sorununa rağmen Ankara'nın en çok yakın ilişki içinde olduğu bölge ülkelerinin başında gelmektedir.. Bu nedenle Gül başbakan olarak çıktığı Ortadoğu turunda Suriye'yi ilk durak olarak seçmişti ve beklediğinin çok ötesinde bir ilgi ile karşılaşmıştı.

Ama yine de yazar dostlarımız bir türlü ikna olmuyorlardı.. Onlara göre Türkiye'nin tüm eski ve yeni düşmanları 'cici' idi ama Suriye 'kaka' olarak kalmalıydı.. Çünkü birileri böyle istiyordu!!

Peki Suriye'den (halktan mı yoksa devletten mi yoksa Esat'dan mı) bu denli nefret eden bu yazarlar (çevreler) acaba neden Anadolu'yu işgal eden İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlıları bu denli seviyorlar?..

Acaba onların deyimi ile 'kahpe Yunan'a ya da 'komünist moskof 'a ne oldu!!

Suriye Hafız Esat döneminde PKK'ye destek verirken bugün yazarlarımızın dostlukları ile öğündükleri bir çok ülke aynı şeyi belki de fazlası ile yapıyordu.. PKK kampları Yunanistan'dan Rusya'ya kadar bir çok Avrupa ülkesinde bulunuyordu.. PKK tüm parasal kaynağını Avrupa ülkelerindeki faaliyetlerinden sağlıyordu ve hala sağlıyor..

Amerikalıların ise Çekiç güç aracılığı ile Kuzey Irak ve Güney Doğu dağlarında PKK'ye malzeme attığını bilmeyen kalmadı..

CIA'nın Mosad ile birlikte Öcalan'ı Kenya'dan kaçırıp idam edilmemek koşulu ile Ankara'ya teslim etmeleri ise ayrı bir konudur. Zamanı gelince bununla ilgili gerçekler de yazılacaktır!!

Ayrıca 1998'den bu yana Türkiye ile yoğun bir güvenlik, siyasi ve ekonomik işbirliği içinde olan Suriye'nin tersine bugün bile birçok Avrupa ülkesi PKK-KADEK ile işbirliğini sürdürmektedir.. Medya Tv dahil PKK'nın bir çok basın-yayın organı AB ve NATO başkenti olan Brüksel'den yayın yapmaktadır..

PKK-KADEK'in bugün bile Avrupa ülkelerinde 300'ü aşkın değişik kurumu bulunmaktadır..
Irak'taki son gelişmelerin ardından Kuzey Irak'taki KADEK yöneticilerinin Amerikalılarla diyalog kurdukları herkesin malumudur..

Peki bu gerçekler ortadayken neden bazı çevreler yalnızca Suriye'yi hedef olarak göstermektedirler?.. Çünkü onlar biliyorlar ki Suriye ile ilişkiler kuran bir Türkiye diğer Arap ülkelerine daha rahat açılabilir..

Suriye ve dolaysıyla Arap ülkeleri ve hatta İran ile iyi ilişkileri olan bir Türkiye AB ile ilişkilerinde kendini daha güçlü hiseder. Komşuları ile barışık ve onlarla ekonomik ilişkileri iyi olan Türkiye Amerikan baskılarına daha fazla direnebilir ve gün gelir 'yahudi lobileri'ne muhtaç kalmaz!!

İşte tüm bu gerçekleri bilen bazı çevreler Türkiye'nin Suriye ve dolaysıyla bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirilmesini istemiyorlar.

AK Parti'nin ise böyle bir hedefi gerçekleştirmesi bu çevreleri daha da korkutmaktadır!!!