"And I have found both freedom and safety in my madness, the freedom of loneliness and the safety from being understood, for those who understand us enslave something in us. But let me not be too proud of my safety. Even a Thief in a jail is safe from another thief. "

Khalil Gibran (How I Became a Madman)

Lübnan Marunîleri / Yasin Atlıoğlu

NEWS AND ARTICLES / HABERLER VE MAKALELER

Monday, July 17, 2000

BEYANUNİ: Biz diktatörlüğe karşıyız

Kaynak: Yeni Şafak
Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esad'ın tüm yasaklarına ve baskılarına rağmen Suriye'de etkin bir toplumsal güç olma özelliğini hep koruyan Müslüman Kardeşler'in rolünün daha da artması bekleniyor. Impact dergisi, Hareket'in genel danışmanı Ali Sadruddin el Beyanuni ile Beşşar'lı Suriye'nin geleceğini değerlendirdi.

Hama katliamına ne yol açtı?

Hafız Esad, 1963'te gücü ele geçirdikten sonra, olağanüstü hal ilan etti. Farklı görüş sahibi herkesi hedef almaya başladı ve mezhebe dayalı bir ayrımcılık ortaya çıktı. Bu baskı atmosferinde, Müslüman Kardeşler'le bağı olmayan bazı gençler, bireysel eylemlerde bulundular. 1982 Şubatı'nda Hama'daki olaylarda şehir kuşatıldı ve ağır silahlarla neredeyse tamamen yok edildi ve 20 bin kişi öldü.

Şu anki durum ne? Üyelerinizin ne kadarı hapiste?

Aşırı güvenlik önlemleri, seyahat kısıtlamaları ve pekçok idam cezası nedeniyle; tam sayıyı bilmek mümkün değil. Bizim elimizde 4 bin mahkumluk bir liste var. Mahkumlar temel insan haklarına uymayan koşullarda yaşıyorlar. Aralık 1999'da da yüzlerce tutuklama gerçekleşti. Zaman zaman da esrarengiz cinayetler oluyor.

Hükümetle aranızda bağ var mı?

Müslüman Kardeşler bir ulusal uzlaşı hareketidir. Ancak, hükümete yakın çevreler ve medya aracılığıyla bazı işaretler alsak da, şu an için Müslüman Kardeşler ile hükümet arasında gerçek bir bağlantı yok.

Suriye'ye geri dönüş konusunda niye bu kadar formelsiniz?

Sadece pratiğiz. Rejim herkesin geri dönebileceğini söylese de, dönenlerin çoğu güvenlik güçlerinin şantaj, eziyet, tutuklama ve aşağılamalarına maruz kalıyor. 100 bin kişi sürgünde. Hepsi Müslüman Kardeşler üyesi değil, çeşitli gruplara dahiller. Sürgünde üç nesil var: Gidenler, onların çocukları ve onların torunları. Çoğu akrabalarıyla bile iletişim kuramıyor.

Beşşar'ın göreve gelmesiyle bir siyasi açılım bekliyor musunuz?

Biz insanlara karşı değiliz, otokrasiye ve baskıcılığa karşıyız. Eğer aynı politikalar devam ederse, Beşşar ve başkasının gelmesi çok birşey ifade etmez. Siyasi açılım için umutlar, varsayımlar üzerine dayandırılamaz.

İsrail ile Suriye'nin barış anlaşması imzalamasını bekliyor musunuz?

Arap devletlerine empoze edilen barış süreci adalete ve uluslararası meşruiyete dayanmıyor, sadece siyonist işgali ve İsrail'in Arap ve İslam ülkeleri üzerinde egemenlik kurmasını hedefliyor. Kutsal toprakların işgaline, işgal kısa vadede sona erdirilemeyecekse bile, ses çıkarmamak doğru değil.

Suriye'nin geleceği nasıl olacak?

Ülkenin pekçok sorunları var. Baskı ve tiranlığın yolaçtığı iç bölünmeler, siyasi meşruiyet sorunu, ciddi ve sürekli ekonomik kriz, İsrail'in hegemonyasının kabul edilmesi için dış baskılar ve komşu ülkelerle olan sorunlu ilişkiler. Ama rejim, toplumun taleplerini görmezden geliyor. Suriye'nin siyasi geleceği halkın gerçek katılımı, tüm potansiyelin kullanılabileceği geniş bir halk tabanına dayanan siyasi bir yapı oluşturulmasına bağlı.

Müslüman Kardeşler

Suriye Müslüman Kardeşleri, 1945'te Dr. Mustafa el-Siba'i tarafından kuruldu. Fransız yönetimine karşı mücadele etti. Hareketin temel hedefi, İslami düzeni sağlamak, toplumu Kur'an ve Hadis'ten kaynağını alan prensiplerle şekillendirmek. Müslüman Kardeşler, Suriye tarihinde önemli bir rol oynamış; siyaset, kültür ve düşünce hayatı üzerinde etkili olmuştur. Otokrasi ve diktatörlüğe sürekli karşı çıkan Müslüman Kardeşler, Türk-İsrail ittifakına da karşı. Fakirlik, hastalık ve cahillikle mücadeleyi hedeflemiş, bu amaçla okullar ve klinikler açmış, ayrıca spor ve kültür kulüpleri oluşturmuştur. Müslüman Kardeşler, Suriye'de halkın ayrılmaz bir parçasıdır.

Wednesday, July 12, 2000

İnternet Kuşağı (Kerim Balcı- Zaman)

İnternet Kuşağı

Esad'ın yerine oğlu Beşşar'ın geçmesiyle Arap cumhuriyetleri yönetim değişikliğine uğradı. Son beş yıl içinde sekiz monarşiden dördünün lideri değişti. Değişiklikler kansız ve nispeten sorunsuz oldu. Bu kansız ve sorunsuz lider değişikliği geleneği Beşşar'la cumhuriyetlere de taşınmış olabilir. Ancak beraberinde bir geleneği daha taşıdı Beşşar: Hanedan geleneği.

Yeni kuşağın reformcu olacağı inancı, halk tabanında bir beklenti oluşturmuş durumda. Halkın bu beklentisini dikkate almaları umulan Arap dünyasının bu yeni 'İnternet Kuşağı'nın, ister istemez daha liberal, modern ve insan haklarına dayalı politikalar izlemesi kuvvetle muhtemel.

Yeni gelenek: Hanedancı cumhuriyet

Beşşar Esad'ın Suriye Cumhurbaşkanlığı'na geldiği günün tarihi Arap cumhuriyetlerinin tarihinde son 19 yıldır yaşanmamış bir olayın günüdür: Lider değişikliği. Yeryüzünde 24 Arap ülkesi var ve bunlardan 8'i mutlak monarşi ile yönetiliyor. 1995 yılında Katar'da Şeyh Hamad'ın babasını sürgüne göndererek ipleri eline alışına kadar 17 yıldır Arap dünyasının hiçbir yerinde liderler değişmemişti. Bunun bir istisnası 1990'lı yıllarda birleşen Güney ve Kuzey Yemen ve peşinden ihtilal yaşayan Birleşik Yemen Cumhuriyeti'dir.

Son beş yıl içinde sekiz monarşiden dördünün lideri değişti. Değişiklikler kansız ve nispeten sorunsuz oldu. Bu kansız ve sorunsuz lider değişikliği geleneği Beşşar'la cumhuriyetlere de taşınmış olabilir. Ancak beraberinde bir geleneği daha taşıdı Beşşar: Hanedan geleneği. Hanedancılık bir yandan ülkelerin liderlik devri sorununu çözümlerken, bir yandan da ona yeni boyutlar katıyor. Beşşar başarabilecek mi? İnternet kuşağının parlak bir siması olan 34 yaşındaki bu genç, Arap siyasetinin geleneksel çizgileri, Arap-İsrail çatışmasının dayattığı sertlik ve amcası gibi amansız rakiplerinin baskıları arasından sıyrılıp milletini kuvvetle muhtemel arzuladığı modern, liberal bir toplum yapısına kavuşturabilecek mi?

İnternet kuşağı kimler?

Ortadoğu uzmanları arasında Beşşar Esad'ın kuşağı dördüncü kuşak olarak bilinir. En iyi kuşak ayrımlarını bugün Ürdün'ü yöneten Haşimi ailesinin dört kuşağı vermektedir: Kurucu Şerif Hüseyin kuşağı, devletleşmeci Melik I. Abdullah kuşağı, sistemi oturtan Melik Hüseyin kuşağı, ve değişimi arzulayan Melik II. Abdullah kuşağı.

Bazı Arap ülkeleri üçüncü kuşağı atladılar. İkinci kuşağın çeyrek yüzyılın üzerinde yönettiği durumlarda bu elzemdi. Bugün dünyayı babalarından daha iyi tanıyan, Avrupa'da eğitim görmüş, internetin sanal aleminin geleceği ne derecede değiştireceğini bilen ve toplumlarının kalkınmasını yüksek teknolojiye endekslemek gerektiği kanaatini hasıl etmiş olan kuşak artık hayatlarının 70'li, iktidarlarının 30'lu yıllarını deviren babalarının gücü kendilerine devretmelerini bekliyor.

Beşşar'ın Londra'dan Suriye'ye döndükten sonra kariyerine Suriye İnternet Kulübü'nün başkanı olarak başlaması, Irak lideri Saddam Hüseyin'in oğlu Uday'ın, Katar'lı Şeyh Hamad'ın uydu yayını yapan televizyon kanallarını ellerinde tutmaları, Mısır'lı genç ekonomist Cemal Mübarek'in iş dünyasının gözdesi olması dördüncü kuşağın bütün Arap dünyasında bir ortak karakter çizmekte olduğunu gösteriyor.

Halen ikinci kuşakla işbaşında olan ve üçüncü kuşağı halihazırda atlamış ve dördüncü kuşağa ne zaman fırsat vereceği belli olmayan Suudi Arabistan (Kral Fahd ve veliahdı Abdullah 75 yaşlarında) ve Kuveyt (Şeyh Cabir ve veliaht prens Şeyh Sa'd el–Abdullah'ın her ikisi de 70 yaşında) gibi ülkeler Arap ülkeleri arasında istisna durumundalar. Arap dünyası önümüzdeki on yıl içinde bir sonraki çeyrek asrını yönetecek olan yöneticilerine kavuşacaktır. Ortadoğu'nun talihini ilgilendiren soru İnternet kuşağının gerçekten bölgeye yeni bir çehre kazandırabilecek liderler mi yoksa babalarının genetik birer klonlamaları mı olacağı sorusudur...

Genetik klonlamaya karşı

Üçüncü dünya ülkeleri liderleri hakkındaki temel eleştiri 'Yok aslında birbirinizden farkınız' sloganında özetlenebilir. Arap dünyasının ilk üç kuşak liderleri arasındaki farklılıklar o kadar azdır ki kral, emir, şeyh ve cumhurbaşkanı arasındaki fark, zorlukla seçilebilir. İnternet kuşağının bu 'babasının oğlu' liderlik anlayışını değiştirebilmesi kendi görüşleri kadar toplumlarının ve gücü elinde bulundurmaya yarım asırdır alışık olan aile çevrelerinin bu değişikliğe hazır olmasına bağlı.

Beşşar, babasının yolundan giden bir delikanlı izlenimini veriyor. Ancak Ortadoğu'da 'babasının yürüdüğü yoldan gitmek' her zaman Beşşar'ın yapacağını ima ettiği gibi 'babasının bıraktığı yerden devam etmek' anlamına alınmaz. Çoğunluk, yeni lider 'babasının yürüdüğü yolu yeni baştan yürür'. Her ne kadar Ürdün Kralı II. Abdullah babasının son attığı adımları tekrar atma ihtiyacı hissetmiştir. Yine de babası Melik Hüseyin gibi yapıp babasının kazandıklarını geri verip sonra hayatını onları yeniden kazanmaya adamamıştır (Melik Hüseyin dedesi selefi Abdullah'ın kazandığı Batı Şeria'yı İsrail'e geri vermekle başladı krallık serüvenine. Sonra da 40 yıl büyük Ürdün için çabaladı.). İnternet kuşağı 'iki geri iki ileriyi' kabul etmiyor.

Beşşar iyi örnek olabilecek mi?

Dünyanın Beşşar'dan beklediği Suriye halkının hâlâ daha elde edemediği e–mail imkanlarını kazanması değil. Dünya yeni liderlerin internet kuşağı olmasıyla da fazla ilgilenmiyor. Dünyanın ve Ortadoğu'nun bir barış kuşağına ihtiyacı var. Beşşar, barışa inanıyor; ancak mevcut olan barış sürecine o kadar değil. Rabin'in öldürülmesi kafasında İsrail halkının barışı istemediği kanaatini oluşturmuş. 'Barış bir anlaşma değildir. Anlaşmadan sonra ortaya çıkmasını ümit ettiğimiz düzen durumudur. İsrailliler anlaşma metni isterler. İmza atıldıktan sonra ortaya çıkacak durum onları ilgilendirmiyor.' diyor. İsrailli uzmanlarla karşılaştığında bir Arap liderinin sorması beklenen 'Ne kadar silah satıyorsunuz?' sorusu yerine 'İhracatınızda yüksek teknoloji ve bilgisayar programlarının yeri nedir?' sorusunu soruyor.

Bütün bunlar dünyayı bir Ortadoğu barışı için ümitlendiren şeyler. Ancak Beşşar'ın iyi bir örnek olması biraz da Şam'da neler yaptığına bağlı. Şam'dan gelen ilk haberler dördüncü kuşak liderlerle birlikte halkın da İnternet kuşağı olmaya hazırlandıkları ve Beşşar'ı kucaklayacakları şeklinde. Ah bir de e–mail ve chat yapılmasına müsaade etse...

Sırada Irak mı, Libya mı?

Beşşar Esad'ın Suriye'de babasının koltuğuna şimdilik sancısız bir şekilde oturması Arap dünyasının monarşilerinde görmeye alışık olduğumuz bir kurumun pekâla cumhuriyetlerde de tesis edilebileceğinin göstergesi oldu: Cumhuriyetçi Hanedanlar. Geçtiğimiz beş yıl içinde Arap dünyası gerek kansız ihtilallerle, gerekse kansız ölümlerle birinci kuşak Arap liderlerinin yerlerini ikinci kuşağa devretmesine tanık oldu. 1995 yılında Katar emiri Şeyh Halife oğlu Şeyh Hamad tarafından koltuğundan uzaklaştırıldığında petrol zengini bu küçük emirliğin başına henüz otuz yaşlarında bir gencin geçmesi dünyayı endişelendirmişti.

Ancak Şeyh Hamad ikinci kuşağı dünyaya tanıtan bir prototip oldu ve dünyayı iki şeye ikna etti: Yeni kuşağın halk tarafından kabullenilmesi sanıldığı kadar sancılı bir çatışmayı gerektirmeyebilir ve bu Batı'da eğitim görmüş kuşak Arap dünyasında demokrasi ve insan hakları gibi modern kavramları taşıyabilirler... Nitekim Şeyh Hamad'ı takiben Arap monarşilerinde gerçekleşen kraliyet değişiklikleri de büyük oranda Batı'yı zora sokmayacak, kansız ve sorunsuz değişiklikler oldu.

Arap liderlerinin birinci kuşağı ile Batı bir şekilde birlikte yaşama modunu yakalayabilmiş, pek çoğu ile de dostane ilişkiler kurabilmişti. Şimdi iktidara gelen ikinci kuşak daha demokrat, daha liberal ve Batı'yı daha fazla tanıyan bir kuşak olmakla birlikte milliyetçi temayülleri de daha güçlü olan bir kuşak. Bu da Batı'yı ürkütüyordu. Ancak yeni kuşağın baskın özelliği modernleşmecilik olunca Batılı değerler ister istemez bu liderlerin gündemindeki yerlerini korudular.

Yeni kuşağın reformcu olacağı inancı halk tabanında bir beklenti oluşturmuş durumda ve bu kuşak bu beklentiye karşı kulaklarını tıkayacak kadar oturaklaşmış bir otoriteyi henüz sağlayabilecek durumda olmadığından Batı'da sıklıkla kullanılan tabiriyle Arap dünyasının 'İnternet Kuşağı' ister istemez daha liberal, modern ve insan haklarına dayalı politikalar izleyecekler.

Nitekim Katar Emiri genç Şeyh Hamad emirlikteki ilk icraatlarından biri olarak Arap dünyasının siyasal yorumlar yapan ilk uydu televizyonu El–Cezîre'yi yayına soktu. Bu televizyonun Arap dünyasının demokratikleşmesinde ve katılımcılığı teşvikte etkisi büyüktür. Şeyh Hamad kısa bir müddet önce de Arap monarşilerinde ilk defa kadınların da oy kullandıkları bir seçim yaptı ve parlamentonun yönetimdeki etkisini artırdı. Hamad kadar cesur olamasa da modernleşmeci tarzını sık sık öne düren Fas'ın genç kralı VI. Muhammed ülkesini İspanya tarzı bir anayasal kraliyete dönüştüreceğini çoktan açıklamış durumda.

Asker geçmişinden dolayı Batı'yı en fazla endişelendiren yeni genç kral Ürdün Kralı II. Abdullah olmuşsa da kraliyetinin ilk döneminde gerek Batı'da gerekse Arap dünyasında takdir toplayan diplomatik hamlelerle Suriye ve Suudi Arabistan'la dengeli bir ilişki oluşturmayı başardı. Başlangıçta bir siyasal reform paketini dahi devreye sokmaya çalıştı. 1997 parlamento seçimlerini boykot etmiş olan İslamcı muhaliflerle bir diyalog başlattı. Ancak kraliyete yönelik eleştirileri yasaklayan basın yasağı kaldırılamadı ve geçen yıl dünya çapında tanınan ve özgür muhalefetin belli başlı isimleri olan bazı üniversite hocaları istifaya zorlandılar. Yine Bahreyn'de babasının ölümü üzerine iktidarı ele alan Şeyh Hamad bin İsa adanın Şii Müslümanları ile olan ilişkileri düzeltmeye çalıştı ve uzun müddettir hapiste tutulan Şii liderlerinden birini affetti.

Son beş yılda dört monarşide yaşanmış lider değişikliğinden anladığımız 'İnternet Kuşağı'nın arzuladıkları açılımları başaracak sorgulanmaz otoriteden yoksun ve buna karşılık devralınmış bir güçler dengesine mahkum durumda oldukları ve İsrail–Filistin barış görüşmelerinin geleceğinin bu yeni kuşağın da dünyaya açılma şanslarını belirleyeceği. Koloni dönemini hiç yaşamamış, İsrail'siz bir Ortadoğu'yu tanımayan, Batı'da eğitilmiş bu kuşak yönetimde tarz yumuşamasından öte bir değişiklik getirip getiremeyeceğini iç ve dış tehditlerin varlığı ve gücü belirleyecek. İç tehditler listesinin başında Arap dünyasının her yerinde yükselen siyasal İslam ve hanedan içi koltuk mücadelesi var, dışarıda ise İsrail...