"And I have found both freedom and safety in my madness, the freedom of loneliness and the safety from being understood, for those who understand us enslave something in us. But let me not be too proud of my safety. Even a Thief in a jail is safe from another thief. "

Khalil Gibran (How I Became a Madman)

Lübnan Marunîleri / Yasin Atlıoğlu

NEWS AND ARTICLES / HABERLER VE MAKALELER

Thursday, May 10, 2001

Sorunları birlikte aşalım-Yeni Şafak

Kaynak: Yeni Şafak

Yeni Şafak'a özel bir demeç veren Suriye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Abdülhalim Haddam, "PKK olayı tümüyle kapanmıştır" dedi ve Öcalan'ın Suriye Kürtleri'ni de örgütlemeye kalkıştığını açıkladı.

Sayın Haddam; son iki yıldır Türkiye ile Suriye ilişkilerinde oldukça önemli ve olumlu gelişmeler yaşanmakta. Ama yine de Suriye lideri Beşar Esad Türkiye'ye gelmedi. Sizce sorun nedir?

Başkan Beşar Esad Türkiye'ye gelecektir. İki ülkenin dışişleri bakanlıkları bu ziyaret için gerekli çalışmaları ve hazırlıkları yapacaktır. Ülkelerimiz arasında hızla gelişen dostluk ilişkileri bu ziyaret ile daha da pekişecektir.

Basına yansıyan bilgilere göre Hatay'ın hâlâ bir sorun olduğu görülüyor. Ayrıca Ankara, İlkeler Deklarasyonu'nun imzalanması gereğinden ısrarla söz ediyor.

Bakın ülkelerimiz arasındaki oldukça geniş ve kapsamlı bir ilişkiden söz edebiliriz. Dünyadaki tüm ülkeler arasında farklı düzen ve şekilde sorunlar vardır. Biz, Arap ülkeleri ile kendi aramızda bile çok sorun yaşıyoruz. Türkiye'ye gelince, biz aramızda var olan olumlu noktaları ele alıp bunları geliştirmekten ve çoğaltmaktan yanayız. Böylesi bir süreç aramızda çıkalabilecek zor sorunların da çözümünü hem Suriye hem Türkiye açısından kolaylaştıracaktır. Ama zor işlerden başlamaya kalkışırsak ve bunlara saplanıp kalırsak, kolay olan konuları ve fırsatları da kaybederiz. Ayrıca unutmamalıyız ki, zaman aleyhimize çalışmaktadır. Özellikle globalleşme sürecinin hızla herkesi etkilediği bir zamanda Suriye ve Türkiye gibi iki komşu ülkenin ayrı kalması iki taraf için de büyük kayıptır. Türkiye'nin Suriye'den, Suriye'nin Türkiye'den büyük çıkarları vardır. Suriye ve Araplarla dostluğu güçlü olan bir Türkiye, AB ile pazarlıklarında daha rahat davranabilir. Sorunsuz, kalkınmış ve gelişmiş bir Türkiye, Suriye'nin çıkarınadır. Tersi de doğrudur.


Su silah olarak kullanılmamalı

Şam ile Ankara arasında hâlâ bir su sorunu var mı?

1987'de üzerinde anlaşma sağladığımız protokole göre, Türkiye bize saniyede en az 500 metreküp su bırakacaktı. Bugün ise gelen su bunun çok çok altında. Biz Türk dostlarımızın bu konudaki niyetlerine ön yargılı bakmak istemiyoruz. Türklerin suyu bize karşı bir silah olarak kullanma gibi bir eylemi olabileceğini düşünmek istemeyiz. Ancak Türkiye'nin su politikası uluslararası anlaşmalara ve hukuka aykırıdır. Umarız Türkiye hükümeti Irak ve Suriye'nin çağrısına karşılık vererek Fırat ve Dicle suları ile ilgili ortak bir formül üzerinde anlaşır. O zaman da biz alacağımız suya göre sulama ve tarım planlarımızı oluşturur ve uygularız. Böylece su, ülkelerimiz arasındaki ilişkileri bozmak yerine güçlendirecektir.

Son bir yıl içinde Suriye'de her alanda oldukça önemli gelişmeler yaşandı. Siyasi, ekonomik ve toplumsal yaşam ile ilgili bir çok yasa çıkartıldı. Bu süreç nereye kadar devam edecek? Reformları engellemek isteyen oluyor mu?

Aslında reformlara merhum başkan Hafız Esad'ın ölümünden önce başladık. Yeni Başkan ile birlikte reformlar hız kazandı. Son bir yıl içinde en az 50 yeni yasa çıkartıldı. Amaç daha özgür, liberal, çağdaş ve mutlu bir ülke, ekonomi ve toplum yaratmaktır. Kuşkusuz bizim bu çabamız hemen bir günde olmayacaktır. Biz de aceleci davranmak istemiyoruz. Çevremizdeki ve dünyadaki deneyimlerden ders alarak yolumuzu bulmak istiyoruz. Ülkemizin ve halkımızın çıkarına ve yararına olan her şeyi yapacağız. Ama hiçbir zaman başkaları istiyor diye biz bir yerlerde olmayacağız.

'Abdülhamid'in ruhu şâd olacak'

Şaron ile birlikte Filistin'de ve genel olarak ortadoğuda durum giderek tırmanıyor. Suriye'nin bu gelişmeler karşısındaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında siz Türkler bu sorunu en iyi anlayan insanlar olmanız gerekir. Siyonistler, Sultan Abdülhamit'e gelip Filistin'i istediklerinde, onlara verdiği cevabı bugün herkes hatırlamaktadır. Siyonistler, bunun intikamını Osmanlı devletini yıkarak aldı; bununla da yetinmeyip Filistin'i işgâl etdiler –tabii İngilizler'in işbirliği ile. Bugün de Amerikalıların mutlak desteği ile bu işgâllerini sürdürüyorlar. Ortadoğuda barışın tartışılmaz tek bir şartı vardır. O da İsrail'in işgâl ettiği tüm Arap topraklarından çekilmesi ve Filistin halkının tüm haklarının tanınması ve hayata geçirilmesidir.

İsrail'in Filistin halkına karşı zulmü ve işkencesi devam ettiği ve ABD'nin İsrail'in bu işgalci politikalarına olan desteği devam ettiği sürece bölgede barış olmayacaktır. Biz de hiçbir zaman kendimizin, Filistin halkının ve tüm Arap halklarının haklarından vazgeçmeyeceğiz. İnanıyorum ki Türk halkı da bizim bu mücadelemize her zaman olduğu gibi bundan böyle de destek verecektir. Bu destek devam ettiği sürece Sultan Abdülhamit'in ruhu şâd olacaktır.

Son olarak: Türkiye-Suriye ilişkilerinde PKK olayı kapandı mı?

Bakın, biz hiçbir zaman PKK'ya destek vermedik. Abdullah Öcalan Suriye'ye gelip gitmiş olabilir. Zaten birçok sahte pasaport taşıyordu. Öcalan, Suriye Kürtleri'ni de örgütlemeye kalkıştı. 500 kadar PKK'lıyı tutukladık ve Türk dostlarımıza PKK'ya karşı olduğumuzu kanıtladık. Ancak PKK olayından çıkar sağlayan bazı çevreler bizim bu tutumumuzu anlamak istemedi.

Benzer şekilde Türk medyası sürekli olarakaramızda düşmanlık çıkmasını körükledi. Bu medyanın bir bölümü bunu hâlâ sürdürüyor ve dostluğumuzu istemeyenlerin, dış güçlerin çıkarına hizmet ediyor. 1998 Adana Anlaşması imzalandı ve karşılıklı olarak çok iyi işleyen bir güvenlik işbirliğimiz var. PKK olayı tümüyle kapanmıştır. Biz hiçbir zaman Türkiye'nin parçalanmasını, bölünmesini, zarar görmesini istemedik. Bize göre Türkiye'nin iyi durumda olması, Suriye'nin iyi durumda olması demektir. Hatta Irak'ın, İran'ın ve diğer Arap ülkelerinin iyi olması demektir.

Hüsnü MAHALLİ / ŞAM

Tuesday, May 08, 2001

Syrian authorities release Journalist Nizar Nayouf- Arabic News

Pope on the road from Damascus

SOURCE: BBC News

Pope John Paul II has ended aground-breaking visit to Syria, where he called on the people of the Middle East to overcome their divisions.

Departing from Damascus, the Pope said serious obstacles remained on the path to peace in the Middle East and that the first step along that path must be an acceptance that peace was possible.

He also urged all parties to abide by international law in finding a solution.

Among the highlights in Syria were prayers for peace amid the ruins of the Syrian village of Quneitra - once the scene of heavy fighting between Israel and Syria for control of the Golan Heights.

Mosque

The pontiff asked people in the Middle East to "tear down the walls of hostility and division".

He also offered special prayers for the latest victims of the Israeli-Palestinian violence in the Gaza Strip.

The Pope made history on Sunday by becoming the first Roman Catholic pontiff to set foot in a mosque, where he prayed for peace in the region.

Our correspondent says that at the end of his visit to Syria, the Pope can claim a considerable personal success in the warm welcome he received not only from the small Catholic community, but also from Christians of all the other various denominations present in the country.

The Pope spent 24 hours in Greece before arriving in Syria.

In Greece, he astonished his hosts with an apology for centuries of Roman Catholic wrongs against Orthodox Christians, and called for serious dialogue to bridge nearly 1,000 years of mistrust and hostility.

He left Syria for Malta, the first Catholic country of this three-nation tour, which he is making in the footsteps of St Paul.