Özet
Arap Orta Doğusu, kültürel, toplumsal ve tarihsel derinliğinden dolayı etnik ve dini çeşitlilik sergileyen bir coğrafi yaşam alanıdır. Bölgede tarih boyunca kurulan devletlerin içinde barındırdığı toplumsal çeşitlilik, çoğu zaman uluslararası sistemdeki diğer güç odaklarının ülke içi siyasete müdahalelerini kolaylaştıran bir dış politika aracı olduğu gibi ulus-devlet düzeyinde bütünleşmeyi ve demokratik gelişmeyi engelleyen bir etken olarak da algılanmaktadır. ABD’nin, 2003 yılında gerçekleştirdiği Irak müdahalesi sonucunda ortaya çıkan uluslararası konjonktür ve Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) gibi eylem planlarıyla Arap ülkelerine demokrasi ihraç etme çabaları, bölgede yerel ve etnik milliyetçiliklerin tekrar canlanması ve ulus-altı bağların güçlenmesine neden olmuştur. Bu durumdan en çok etkilenecek Arap ülkelerinin başında, çeşitli etnik ve dini azınlıklara ev sahipliği yapan Suriye Arap Cumhuriyeti gelmektedir.
Abstract / The Impact of Localization on Democratization in the Arab Middle East and Minorities in the Syrian Arab Republic
Arab Middle East is a geographical living space exhibiting ethnic and religious diversity due to its social and historical accumulation. Social diversity in the states established in region throughout history, has often been a means of foreign policy facilitating the other circles holding power in the international system interfere with domestic politics, and is also perceived as an impediment to the integration at a nation-state level and to democratic development. The international conjuncture as a result of the Iraq Intervention by the USA in the year 2003 and the exportation of democracy to Arab states through some action plans such as The Greater Middle East Project have caused the revival of the local and ethnic nationalisms and the strengthening of the sub-national (local) links. At the top of the list of Arab countries that will be the most affected from this situation is the Syrian Arab Republic, which hosts various ethnic and religious minorities.
Giriş
SSCB’ nin yıkılması sonucu gerçekleşen sistemsel dönüşüm ve küreselleşmenin dünya çapında yaygınlaşması, devletlerin ve toplumların Batı medeniyeti kaynaklı siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel bir model üzerinden aynılaşması beklentilerine neden olmuştu. Bu aynılaşmanın temelini, küresel güçlerin sunduğu liberal demokrasi, serbest piyasa ekonomisi ve toplumsal anlamda da Batılı kültür değerleri oluşturmaktaydı. Bilgi ve teknolojideki hızlı gelişimin bu modeli destekleyeceği ve toplumları bir arada tutan kökensel ve mekansal yakınlıkların yerini yeni ortak sosyal ve kültürel ilgilerin alabileceği düşünülmüştür.1 Hatta alt sistemler yoluyla oluşturulmak istenen siyasi ve ekonomik entegrasyonlar, ulus devletlerin sonunun gelip gelmediği konusunda tartışmalara neden olmuştur. Fakat, 1990’lı yıllarda yaşanan bölgesel düzeydeki etnik ve dini çatışmalar, globalleşmenin bir yönüyle de kültürel parçalanmalara ve mikro milliyetçiliklere yol açtığını göstermiştir. Bunlar, ulus devletlerin varlığı açısından ciddi bir tehdit kaynağı olmuş, uluslaşma süreçlerini tamamlayamamış azgelişmiş ülkeler için ise siyasi ve kültürel bütünleşme önünde engel teşkil etmiştir. Günümüz uluslararası sisteminin içinde, bu süreçte ön plana çıkan bölgelerden biri Orta Doğu’dur. Orta Doğu coğrafyasında tarih boyunca var olan çok kültürlülük ve toplumsal gruplar arasındaki hassas dengeler, günümüzde de bölgede kurulan devletlerin varlığı açısından tehdit potansiyeli olarak ortaya çıkabilir ve çok sayıda bölgesel çatışma, iç savaş ve genel bir siyasi-ekonomik kaosa neden olabilir. Çalışmamızın ilk bölümde Arap Orta Doğusu’ndaki kültürel çeşitlilik, yerelleşme ve demokrasinin algılanışı değerlendirilecek, ikinci bölümde ise Suriye özeli üzerinde azınlıklar ve toplumsal parçalanmışlığın siyaset ve demokratikleşmeye etkileri incelenecektir.
Makaleyi PDF Formatında Okumak İçin TIKLAYINIZ.