"And I have found both freedom and safety in my madness, the freedom of loneliness and the safety from being understood, for those who understand us enslave something in us. But let me not be too proud of my safety. Even a Thief in a jail is safe from another thief. "

Khalil Gibran (How I Became a Madman)

Lübnan Marunîleri / Yasin Atlıoğlu

NEWS AND ARTICLES / HABERLER VE MAKALELER

Monday, January 05, 2004

Suriye, Türkiye ve Ortadoğu-2 (Hüsnü Mahalli- Yeni Şafak)

Dün sizlere Türkiye-Suriye ilişkileri ile ilgili olarak düşüncelerimi yazmıştım. Bu düşünceleri dün Şam'da bir grup Suriyeli meslektaş ile birlikte Mehmet Ali Birand ve Fehmi Koru ile tartıştık.
Her ikisi de yarın Ankara'da olacak olan Suriye'nin genç Cumhurbaşkanı Beşşar Esad ile görüştü. Birand ve Koru'nun soruları ve izlenimleri ile Sayın Esad'ın yanıtlarını mutlaka takip edin. Her iki görüşmede ben de olduğum için gerektiğinde ben de bir değerlendirme yapacağım..
Ben kişisel olarak Esad'ın Türkiye gezisini çok önemsiyorum. Çünkü Suriyeli yöneticileri tanıdığım kadar, Ankara'dakileri de çok iyi tanıdığıma inanıyorum..

Bu gezinin getirisi yalnızca iki ülke arasındaki ilişkilere artı değer sağlamayacaktır. Bu gezi doğru bir şekilde değerlendirilirse bölgede çok şey etkilenir ve değişir..

Bu duygusal bir temenninin çok ötesinde, verileri olan gerçekçi ve stratejik bir yaklaşımdır. Bunun olası olduğunu bilenler işte bu nedenle Esad'ın ziyaretinden tedirgin olmaktadırlar. Bu gezinin engellenmesi için tüm çabalarında başarılı olamayanlar şimdi karşımıza çıkıp arabuluculuk konusunu pazarlamaya kalkışıyorlar. Onlar böylesi tarihi ve önemli bir ziyareti 'arabuluculuk tartışmalarının' içine sürükleyerek gölgelemek ve başarısız kılmak istiyorlar.
İnanıyorum ki: Cumhurbaşkanı Sayın Sezer ve Başbakan Erdoğan olup bitenlerin farkındadırlar..

Daha önce de yazmıştım..

İsrail hiçbir zaman barış istememektedir. 35 yıldır Suriye'nin toprağını işgal eden, Filistin halkına yapmadığını bırakmayan ve tüm dünyayı karşısına alan bir İsrail ile yola çıkmak hiç kimseye yarar sağlamayacaktır. İsrail'in nasıl bir ülke olduğu gerçeği herkesin vicdanında net olarak yer etmiştir. Suriye'nin veya Arap ülkelerinin varsa geçmişteki hataları İsrail'in bu gerçeğini değiştiremez ve değiştirmemelidir.

Şimdiye kadar Avrupa ülkelerinin onlarca arabuluculuk tekliflerini geri çeviren İsrail, bundan önce de Başbakan Sayın Ecevit'in benzeri davetlerini terslemiştir.

Kaldı ki; konu bir arabuluculuğu gerektirecek kadar karışık ve zor değildir..

Çünkü İsrail işgal ettiği Filistin, Suriye ve diğer Arap topraklarından çekilirse sorun kendiliğinden çözülür. Şimdiye kadar bunu yapmayan bir İsrail'e ne Erdoğan'ın ne de başkasının bir şey yaptırması mümkün değil.

Kimse kendini kandırmasın.

Kurulduğu günden beri hiçbir BM kararını uygulamayan bir İsrail'in Ankara'nın söyleyeceklerini yerine getirmesinin hiçbir mantıklı nedeni yoktur. Üstelik Ankara'da, İsrailliler'in ne kadar saklarlarsa saklasınlar hoşlanmadıkları AK Parti iktidarı var.. Daha açık söylemek gerekirse, İsrail hiçbir şekilde Türkiye'nin bölgede prestij kazanmasını, başta Suriye olmak üzere Arap ülkeleri ile dost olmasını ve onlar için örnek olmasını istemez.

Bölgeyi kendi istediği biçimde şekillendirmek isteyen İsrail ve onun mutlak ve ebedi hamisi Amerika 70 milyonluk bir Müslüman ülkenin Ortadoğu'da yıldızının parlamasına izin vermez.

Türkiye'nin 57 yıllık Amerikan ilişkilerini derinlemesine bakanlar bu gerçeği çok net olarak görürler. İşte bu nedenle ne Amerika ne İsrail, AK Parti'li bir Türkiye'nin siyasal, ekonomik ve psikolojik olarak bölgesel bir güç olarak öne çıkmasına izin vermez. İşte bu nedenle bu iki ülke ve onların yandaşları böyle bir sonucu engelleyecek her yola başvuruyorlar ve vuracaklardır..

Ellerinde ise son bir koz olarak da Hatay konusu kalmıştır. Oysa herkes bilir ki, Suriye-Türkiye ilişkileri karşılıklı güvene ve dostluğa dayalı olarak geliştikçe bu sorun mutlaka çözülecektir. Bu çözümün nasıl olacağını elbette politikacılar belirleyeceklerdir. Unutulmamalıdır ki, bu tür sınır sorunları birçok Arap ülkesinin yanısıra birçok Avrupa ve başka ülkeler arasında olmuş ve hâlâ devam etmektedir. Ama bu tür sorunlar var diye bu ülkeler kendi aralarındaki ilişkiler geliştirmekten vazgeçmemişlerdir. Daha somut olarak söylemek gerekirse bugün Türkiye'nin Yunanistan ile ilişkilerine bakıldığında birden çok zor sorunun varlığı gözlenmektedir. İki ülke bir kaya parçası için (Kardak) neredeyse savaşacaktı. Bugün Ege'deki kıta sahanlığı, hava sahası ve milli sular ile ilgili sorunlar devam ederken her iki ülke ikili ilişkileri geliştirmek yolunda çok önemli adımlar atıyorlar. Üstelik Kıbrıs, karşılıklı azınlıklar ve AB ile ilgili sorunlar devam ederken. Ama yine de hiç kimse çıkıp da Yunanistan ile ilişkilerimizi niçin geliştiriyoruz demiyor..
Özetle Başkan Esad'ın Türkiye ziyareti çok önemli fırsatları beraberinde getireceğine inanıyorum.

Bir kez daha söylemeliyim:

Ankara ve Şam'da karar alıcılar birbirlerine ne kadar açık, samimi ve yürekten güvenirlerse çözülmeyecek hiçbir sorun olmayacaktır.

Elbette her ülke kendi ulusal çıkarını düşünerek adım atacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki Amerika'nın her iki ülkeye komşu olduğu bir dönemde Suriye ve Türkiye'nin ulusal çıkarları birçok noktada buluşacaktır.

Sakin, ön yargılardan uzak ve açık yüreklilikle düşünenler bunun böyle olduğunu çok net olarak göreceklerdir.

Şam ve Ankara'da böyle düşünenlerin sayısının giderek arttığını görmek birilerini oldukça tedirgin etmektedir..
Bu ise beni umutlandırdığı kadar, her iki halk adına da sevindirmektedir!!