"And I have found both freedom and safety in my madness, the freedom of loneliness and the safety from being understood, for those who understand us enslave something in us. But let me not be too proud of my safety. Even a Thief in a jail is safe from another thief. "

Khalil Gibran (How I Became a Madman)

Lübnan Marunîleri / Yasin Atlıoğlu

NEWS AND ARTICLES / HABERLER VE MAKALELER

Thursday, October 13, 2005

Gazi Kenan Neden İntihar Etti?


Yasin Atlıoğlu

Birleşmiş Milletler Hariri suikastini soruşturma komisyonu başkanı Alman savcı Delvet Mehlis’in suikast ile ilgili hazırladığı raporun açıklanması beklenirken Suriye Haber Ajansı (SANA) tarafından Suriye İçişleri Bakanı Gazi Kenan’ın dün öğleden önce ofisinde intihar ederek öldüğü bildirildi. Bu ölüm haberi, ilk olarak olayın intihar olup olmadığı sorusunu akla getirdi. Hemen ardından ise olayla Hariri suikasti soruşturması arasındaki bağlantının boyutu üzerinde duruldu. Suriye’nin eski ve deneyimli bürokratı Gazi Kenan’ı intihara götüren süreç neydi? Gazi Kenan, Hariri suikasti davasına sistemin verdiği bir kurban mı? Yoksa Beşşar’ın iktidarı eski kuşak yöneticilerden temizleme operasyonunun bir parçası mı?

Kardahalı Bir Nusayri: Gazi Kenan

Gazi Kenan, 1942 yılında Lazkiye’nin Kardaha kasabasına bağlı Bhamra köyünde tanınmış bir Nusayri ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Hafız Esad da Kardahalı olduğundan dolayı bazı kaynaklar Gazi Kenan’ın akrabası olduğunu söylemektedir. Akraba olup olmadıkları tartışmalı bir konu olsa da ikisi de aynı mezhepten idi ve askeri kariyerleri büyük bir benzerlik göstermektedir. 1965 yılında Askeri Akademi’yi bitiren Gazi Kenan, orduda hızlı bir şekilde yükseldi. 1970’lerde Albay rütbesini alıp 1982 yılına kadar Humus’taki Suriye istihbaratının şefi olarak görev yaptı. 1982 yılında Hafız Esad tarafından Lübnan’daki Suriye Askeri İstihbaratı’nın komutanlığına atanan Gazi Kenan, 2002 yılına kadar bu görevde kaldı. Lübnan’da görev yaptığı yıllarda, bölgede barınan terör örgütleriyle yakın ilişkiler kuran ve adı zaman zaman yolsuzluklara karışan Gazi Kenan, Lübnan politik sistemindeki dengeler üzerinde önemli etkinliğe ve yaptırım gücüne sahipti. Bundan dolayı Lübnan’da kendisine verilen “King Maker” lakabını tamamen hakediyordu. Kenan'ın Lübnan’daki gücünün dayanağı, kendine direkt bağlı olan ordu ve geniş istihbarat ağıydı.

Suriye’de Hafız Esad’ın kurduğu rejimin içinde Kenan gerek Nusayri olmasından gerekse pragmatik kişiliği ve mutlak sadakatinden dolayı değişmez isimlerinden biri oldu. Hafız Esad ölmeden önce oğlu Beşşar’a iktidarı hazırlarken Hava Kuvvetleri Komutanı Muhammed el-Khawli ve Suriye Askeri İstihbaratı’nın Başkanı Ali Duba gibi Nusayri üst düzey subayları ordudan tasfiye ederken Gazi Kenan’a dokunmadı. 2000 yılındaki iktidar değişiminden sonra da Beşşar’ı ilk destekleyenlerden biri olan Gazi Kenan, Suriye rejimindeki nüfuzunu büyük ölçüde korudu. 2002 yılında Lübnan’daki görevi sona erdikten sonra ise Ekim 2004’de Beşşar’ın kurduğu yeni kabinede İç İşleri Bakanı olarak görev aldı. O dönem Kenan gibi deneyimli bir istihbarat şefinin İç İşleri Bakanlığına atanması, Beşşar’ın iç güvenlik yapılanmasında yeni bir model benimsediği yorumlarına yol açmıştı. Bununla birlikte Gazi Kenan’ın kabinede yeralması eski kuşak siyasi ve askeri güç odaklarının yönetimde daha fazla söz sahibi olması anlamına da geliyordu.

Hariri Suikastı ve Gazi Kenan’ın İntiharı

Modern Orta Doğu tarihinde belki de Hariri suikasti kadar çok uluslararası sonuç doğuran bir başka suikast söz konusu olmadı. Uluslararası bir sorun haline gelen Hariri suikastinin gölgesi, Suriye yönetimi üzerinde daha uzun yıllari hissedecek gibi gözüküyor. Siyasi ve ekonomik zaafiyetler taşıyan Suriye’nin içinde bulunduğu uluslararası şartlarda Hariri suikastine dolaylı olarak bile bulaşması veya öyle gösterilmesi uluslararası alandaki manevra kabiliyetini oldukça sınırlamıştır. ABD öncülüğünde Suriye’ye yönelik uygulanan güce dayalı politik taaruza Suriye’nin güç kullanarak cevap vermesi mümkün değildir. Suikastte suçlu olup olmamasına bakmadan Suriye yönetiminin bazı tavizler vermesi gerekmektedir. Gazi Kenan’ın intiharı da öncelikle bu uluslararası tablo göz önüne alınarak incelenmelidir.

BM Hariri suikastini soruşturma komisyonu, Eylül ayında Suriye yönetiminin işbirliğini kabul etmesi sonucu Şam’a bir ziyarette bulundu. Alman savcı Delvet Mehlis’in sorguladığı isimler arasında Suriye İçişleri Bakanı Gazi Kenan da bulunuyordu. Suikastla bağlantılı olarak en fazla suçlamalara maruz kalan iki Suriyeli, Suriye İçişleri Bakanı Gazi Kenan ve Lübnan’daki son istihbarat şefi General Rüstem Gazali idi. Ağustos’ta suikastla ilgili tutuklanan Lübnanlı dört üst düzey güvenlik görevlisi, Kenan ve Gazali’nin yakından tanıdıkları ve beraber çalıştıkları kişilerdi. Bu noktadan hareketle BM komisyonu, Suriye mercilerine suikastla direkt bağlantıdan tutun suikastin yapılmasının engellenememesine kadar uzanan geniş çaplı suçlamalar yapabilmektedir. Tabi ki BM komisyonunun hazırladığı raporun, büyük devletlerin tesiri altında kalıp çoğu zaman hukuki bir boyut taşımayan siyasallaşmış ve tek taraflı iddialar haline gelebileceği de unutulmamalıdır.

Son gelişmeleri yorumlarken Beşşar’ın uluslararası baskıyı savuşturmak ve rejimi yaşatmak için büyük güçlere karşı ılımlı diplomatik yaklaşım sergileyerek Gazi Kenan’ı kurban vermek istemiş olabileceği düşünülebilir. Gazi Kenan ve birkaç Suriyelinin yetkilinin uluslararası mahkemede yargılanmasını sağlamak belki de uluslararası toplum karşısında Suriye yönetimini temize çıkarmaya veya en azından rahatlatmaya yetecektir. CNN verdiği mülakatta Beşşar’ın suikastla alakası olanların vatana ihanetten yargılanacağını söylemesi bu tezi doğrulamaktadır. Böylece Beşşar, suikasta bulaşmadığını dünya kamuoyuna göstermek istemekle birlikte Suriye’de bulaşanlar varsa onlarında ağır bir şekilde cezalandırılacaklarını açıkça söylemektedir. Gazi Kenan’ın intiharından birkaç saat önce çıktığı radyo programında “suikastla ilgim yok, söyleceğim son söz bunlar” demesi ise intiharla suikast arasındaki doğrudan bağı gözler önüne sermektedir. Bir de buna kendisini ülkesine adadığını düşünen bir askerin kişisel onurunun zedelenmesi ve bozulan psikolojisi de katılınca bu şartlar onu intihara götürmüş olabilir.

Gazi Kenan’ın intiharının Suriye iç siyasetindeki iktidar mücadelesi ve dengeler açısından dolaylı etkilerine de bakmak olayı daha anlaşılır kılacaktır. Beşşar’ın 2000 yılından beri gerçekleştirmek istediği siyasi ve ekonomik reformların önündeki en önemli engelin iktidar çevresinde barındırılan eski kuşak siyasiler, bürokratlar ve çıkar grupları olduğu bilinmekteydi. Hatta Beşşar’ın tecrübesiz olması ve bu kişileri yeterince kontrol altında tutamaması 2001 yılında “Şam Baharı” olarak adlandırılan açılım polikasının sonunu getirdi. Beşşar iktidarda kaldığı süre boyunca halk desteğini arttırıp iktidarı gücünü kendisinin etrafında örgütlenen yeni ve değişime açık bir elit sınıfta toplamak istemiştir. Bu değişim adına birçok eylemde bulunan Beşşar, yaptığı kabine değişiklikleri ve tasfiyelerle eski kuşağı yönetimden uzaklaştırmaya çalışmıştır. Son olarak Mustafa Talas ve Abdülhalim Haddam’ı tasfiye eden Beşşar, Gazi Kenan intihar etmeseydi büyük bir olasılıkla yakında yapılacak kabine değişikliğinde onu da görevden alacaktı. Bu açıdan intihar olayı, Beşşar’ın tasfiye politikasına hizmet etmekle birlikte tasfiyenin yapılış şekli Suriye yönetimin imajı açısından olumsuz bir durumdur. Yine Gazi Kenan’ın ölüm şeklinin intihar olması, 2000 yılındaki iktidar değişiminden önce başbakanlıktan yolsuz suçlamalarıyla alınan ve cezaevinde intihar girişiminde bulunan Mahmud El Zubi’yi hatırlatmaktadır.

Rejim Çöküyor mu?

Soruşturmanın Şam ayağı devam ederken Batıda ve bölgede kamuoylarını, BM soruşturma komisyonunun yayınlayacağı raporun içeriği konusunda özellikle İsrail kaynaklı haberler ve söylentiler işgal etmeye başladı. Bu haberlerde ana fikir olarak Suriye rejiminin çökmek üzere olduğunun altı çiziliyordu. Kenan ve Gazali’nin dışında Esad'ın kardeşi Mahir Esad ve eniştesi Asef Şevket’in de suikasta karıştığına dair kanıtların komisyonun elinde bulunduğu dile getiriliyordu. Yine Beşşar’ın kız kardeşi Büşra ve kocası Asef Şevket’in çıkarları karşılığı soruşturma komisyonuna suikast konusunda bildikleri herşeyi söyleyecekleri ve Beşşar Esad’ın iktidarını kurtarmak için kardeşi Mahir Esad ve eniştesi Asef Şevket’i teslim edeceği iddia ediliyordu.

Suriye yönetiminin geleceği konusundaki bu tür iddialar son iki yıldır sürekli gündeme gelmektedir. Özellikle Esad ailesine yönelik iddialar, ailevi bağların güçlülüğü ve rejimin mezhep ve aileye odaklanan yapısı düşünüldüğünde gerçekleşme olasılığı çok düşüktür. Mahir Esad, Beşşar’ın siyasi danışmanı ve Cumhuriyet Muhafızları'nın komutanlarından biri olarak rejimin yeni yönetici elit sınıfı içinde yeralmaktadır. Eniştesi Asef Şevket ise kişisel hırsları üst düzeyde olan biri olmasına rağmen ordu ve güvenlik birimlerinin tam desteğini sağlamadan Beşşar’a karşı bir harekete girişmesi mümkün değildir. Suriye yönetiminin BM raporu açıklandıktan sonra iç ve dış politikada zor günler geçirebileceği söylenebilir. Fakat rejimin topyekün çökmesi en azından yakın bir gelecekte mümkün değildir. ABD’nin Suriye’ye askeri bir operasyona girişmeyeceği Irak’taki gelişmelere bakılarak bile anlaşılabilir. Bununla birlikte Esad gibi değişime açık ve genel olarak halkın sempatisine sahip bir liderin yerine geçebilecek bir alternatif mevcut değildir. ABD’nin Suriye’ye karşı içinde kriz çıkarma potansiyeli taşıyan siyasi ve diplomatik baskı politikası yakın gelecekte devam edecek gibi görünmektedir. ABD’nin Suriye politikasının bahanelerini ise çoğu zaman Hariri suikasti ve Iraklı direnişçilere destek iddiaları oluşturacaktır.