Yasin Atlıoglu
Giriş
Suriye'de 2000 yılında Hafız Esad'ın ölümüyle meydana gelen iktidar değişimi sonucu Beşşar Esad'in iktidara gelmesi ozellikle Batılı kamuoyunda genellikle iyimser karşılanmış, Arap Orta Dogusu'nda meydana gelebilecek topyekün bir demokratik degişimin bir başlangıcı ve Orta Dogu'daki kriz alanlarının çözülmesi adına umut verici bir gelişme olarak algılanmıştı. Beşşar Esad'ın birkac ay sonra iktidarının 7 yılın doldurmaya hazırlanmakta olduğu bugünlerde geri baktıgımızda ülke içindeki demokratik değişim adına çabaların oldukça sınırlı kaldığı ve demokratikleşmenin uluslararası sistemdeki güvenlik sorunlarının baskısını üzerinde hissederek şekillendiği görülmektedir. Başta Arap İsrail çatışmasının çözülmesi yönündeki beklentilerin ise 11 Eylül sonrası tek taraflı ve saldırgan hale gelen ABD dış politikasının da etkisiyle Irak'ta yeni bir kriz alanın ortaya çıkması ve Lübnan'daki dondurulmuş siyasi ve askeri krizin 2005 Şubatındaki Hariri suikasti ve 2006 yazında gerçeklesen İsrail askeri saldırısıyla revize edilmesini getirmistir. Bu dönemde Suriye ABD iliskilerinde tarihin en önemli krizleri yaşanırken Beşşar yonetiminin maruz kaldıgı uluslararası baskı karşısında iç politikada daha ulusalcı bir söyleme kaydıgı, dış politikada ise yeni güç dengeleri kurma arayışına girdigi görülmektedir.
Bütün bu siyasi gelişmelerin yanında Beşşar Esad'ın sınırlı reform çabalarının inandırıcılıgını yitirmemesi icin çok partili seçimlerin yapılması başta olmak üzere 2005 Haziranı'nda Baas Kongresi'nde alınan tavsiye kararlarının bu yıl içerisinde uygulama geçirmesi gerekmektedir. Beşşar iktidarı için 2007 yılı, demokratik mi yoksa antidemokratik mi olduğuna yonelik tartışmalara açıklık getirmesi ve son 7 yılın muhasebesini yapma açısından oldukça önemli bir fırsat olacaktır. Makalemizde Suriye'deki demokratik değişim adına bu yılın bir köşetası olması beklentileri çercevesinde demokrasinin en önemli parçalarından biri olan sivil toplumu kavramını ele alacagız. Toplumdan merkezi iktidara taleplerin iletilmesi ve Suriye'de kurulacak bağımsız siyasal örgütlerin kurulabilmesi icin sivil toplumun özgür hareket edebileceği siyasi ve toplumsal bir alana ihtiyaç duyulduğu düşünüldüğünde sivil toplumun demokratik gelismenin alt yapısını oluşturdugu soylenebilir. İlk olarak Suriye'deki sivil toplumun tarihsel kökenlerini baktıktan sonra Beşşar Esad'ın reform çabaları çercevesinde Şam Baharı dönemindeki sivil toplumun yükselişi ve devlete bağlı sivil toplum yapılanması üzerinde durulacaktır.
Suriye'de Sivil Toplum Hareketlerinin Tarihsel Kökenleri
Sivil toplum 20 yy.ın ortalarından itibaren şekillenen bir kavram olmakla birlikte geleneksel toplumlarda da modern sivil toplumun işlevine benzer işlevler gören kurumlar yer almaktadir. İslam dünyasının bir parçası olan Suriye’de de sosyal etkileşimin sağlandığı ve taleplerin dile getirildiği sivil toplum yapıları, esnaf locaları, vakıflar, tarikatlar ve ibadethaneler gibi geleneksel kurumlardı. Özellikle eğitim ve sağlık hizmetleri sunan özel amaçlı vakıflar (Al Wakaf) açısından Suriye’deki sivil toplumsal faaliyetler oldukça uzun bir geçmişe sahiptir. Ülkenin toplumsal tabanına yönelik kurulan ilk sivil kurumlar, 1863’te kurulan “Mansur Hayır Kurumu” (St. Mansour Charity) ve 1880’de Şam’da kurulan “Hayırsever Kureyş’in Yetimler Yurdu Kurumu (Charitable Kouraish’s Orphanage Organization) dur. Her iki kurum da yetimlerin durumlarını iyileştirme ve toplumsal dayanışmayı hedefliyordu. Osmanlı döneminde otoriteler, bu tür dernekleri söz konusu kurumun sadece amaçları, kurucuları ve faaliyetleri hakkında yetkilileri haberdar etmeyi gerektiren 1827 yasasıyla yönetiyordu. Fransız mandası dönemindeki Suriye’de ise bu dernekleri yönetme yasası, çok çeşitli derneklerin, hayır kurumlarının ve çıkar amacı gütmeyen örgütlerin kurulmasına izin verecek şekilde değişti. 1949’da bağımsızlığı müteakip, hayır ve sosyal hizmet derneklerinin dönüşümü, ülkenin siyasi ve ekonomik gelişimini takip etti. 1950’lerin ortasında Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yardımlarıyla ortaya çıkan teknik gelişmeler sonucunda 1959’da 92 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası oluşturuldu. (1)
Arap dünyasında 1950’li yıllarda gerçekleşen siyasi ve toplumsal dönüşümlerle birlikte, Suriye siyasal ve toplumsal yaşamında parti, sendika, dernek, birlik gibi örgütlenmeler modern anlamda ortaya çıktı. Suriye’nin 1958 yılında Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) adı altında Mısır ile siyasi bir birlik kurmasının ardından kabul edilen 93 sayılı yasa, Suriye’deki sivil toplum kurumlarının kurulmasına, faaliyet alanlarına, yönetimine ilişkin temel hukuksal düzenlemeleri oluşturdu. Bu hukuksal çerçeve içerisinde Baas yönetiminin popüler toplumsal örgütlenmeleri bu dönem yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Yine bu dönemde, temel sorunlarla ilgili bazı dernekler aynı çizgide örgütlenmiş popüler birliklerle birleştirildi. Örneğin kadınlarla ilgili derneklerin bir bölümü, Suriyeli Kadınlar Birliği'ni oluşturmak için birleşti.(2) Bununla birlikte Suriye’de sivil toplum örgütlenmeleri, Baas’ın iktidara geldiği 1963 yılından itibaren sosyalist politikalar dâhilinde klientalist (tüketici birlikleri örgütlenmesi) ve korporatist (meslek birlikleri örgütlenmesi) yapılanmalar haline geldi.(3) 1960’larda kurulan ve büyük ölçüde Baas partisine eklemlenmiş bulunan bu halk örgütlerine (munazzamat sha’biyya) Hafız Esad döneminde çok sayıda yenisi katıldı. Böylece nasıl tanımlanırsa tanımlansınlar hemen hemen tüm toplumsal gruplar –köylüler, kadınlar, çocuklar, gençler, öğrenciler, sporcular vs.- için birer halk örgütü vardı. (4) Halk örgütlerine katılanların ideolojik birleştiricisi ise genellikle Arap milliyetçiliği ve sınıfsal bağlar oluyordu. Devlet güdümündeki bu örgütlerin üye sayıları Esad döneminde hızla yükseldi. Baas devleti, partiye eklemlenmiş korporatist birliklerle toplumu örgütleyip denetim altında tutuyordu. Buna rağmen Suriye’de devlet toplum ilişkisi bütünüyle devletin kazandığı ve sivil toplumun bütün sınıflarının kaybettiği bir çekişme değildi. Baas korporatizmi özel bir popülist karaktere sahipti ve toplumsal gruplara karşı dışlamadan çok dahil etme stratejisi izlemekteydi. Özellikle o zamana kadar örgütlenme şansı bulamayan kadınlar, köylüler gibi toplumsal gruplar devletin desteğiyle örgütlendi.(5)Bu örgütler devlete karşı koyabilecek halk gücünden yoksun olsa da toplumun kolektif bilincini ve deneyimini artırıcı işlev görmüstür.
Hafız Esad döneminde Suriyelilerin derneksel faaliyetlerinde son sözü söyleyen makam Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı idi. Nihai olarak, ihtiyacı olanlara daha iyi hizmet eden hayır kurumlarına yardım etme amaçlı bir girişimle, hükümet 1974’te 22 Sayılı Kanunu yürürlüğe koydu. Kanun, Suriye’de faaliyet gösteren yardım derneklerine vergiden muafiyet sağladı.(6) Suriye toplumunda kolektif bilinci ve sınıfsal yapıları güçlendiren Esad’ın halk örgütlenmeleri, bir süre görece bağımsız hareket edebildilerse de devletin otorite alanı dışında faaliyet göstermeyi başaramadı. Doktorların, avukatların ve mühendislerin oluşturduğu ve Baas’ın önemsiz şekilde temsil edildiği meslek birlikleri (niqabat mihaniyya) 1978’den 1982’ye dek süren, Müslüman Kardeşlerin başını çektiği ayaklanmaya kadar kısmen bağımsızlığını korudu.(7)Hatta bu meslek birlikleri, 1970’lerin sonuna doğru rejimi birçok defa alenen eleştirdi. Yazarlar ve gazeteciler birliğinin yanı sıra, özellikle hukuk devleti normlarına uyulması talepleriyle hekimlerin, mühendislerin ve eczacıların meslek örgütlerinin de desteğini alan avukatlar birliği öne çıkmıştır. Nihayet Mart 1980’de bu dört birlik bir genel grev çağrısı yaptı ve rejim de buna kendi araçlarıyla karşılık verdi: Greve katılan meslek birlikleri feshedildi veya bu birliklerin liderlerinin yerine devletin tayin ettiği kişiler getirildi.(8) Böylece Esad döneminde halk ve meslek örgütleri kurumsal himaye ağları haline geliyordu. Patrimonial egemenliğin kurumsal öğeleri olarak parti ve kitle örgütlerinin görevi, egemen seçkinler ile toplum arasındaki aktarma istasyonları olarak önemli sosyal grupları Esad’ın egemenliğindeki himaye ağına bağlanıyordu. İlgili örgüt içerisindeki üyeliğin her zaman avantaj getirmesi söz konusu değildi, ama üyelik bireyin meslek ve eğitim hayatında kimi muazzam dezavantajlara karşı da korunmasını sağlıyordu. (9)
1990’lı yıllarda iki kutuplu uluslararası sistemde meydana gelen dönüşüm ve yeni güç dengeleri, Suriye’de devlet toplum ilişkisinin liberalleşmesi yönünde iç ve dış baskıları arttırdı. Bu gelişmelerin bir uzantısı olarak Esad liberalleşemeye yönelik değişim çabaları ortaya koydu ve bu çabalar sivil toplum üzerindeki devlet denetimini az da olsa hafifletti. Özellikle bu dönemde ortaya çıkan şehirli sermaye sınıfı, devlet ve toplum arasındaki ilişkinin gelişmesi yönünde önemli faaliyetlerde bulundu. 10 Nolu Yatırım Yasanın yürürlüğü konmasıyla özel sektörün ekonomik rolünü güçlendiren ekonomik liberalleşme aynı zamanda, Suriyeli sermaye sınıfının daha büyük siyasi ağırlık kazanmasına ve 1990’dan sonra bağımsız parlamento üyelerinin önemli bir kısmını oluşturmasına yol açtı.(10) Esad, meclisteki sandalye sayısını 195’ten 250’ye çıkartarak ve meclisteki koltukların üçte birini bağımsız adaylara ayırırarak daha çok bağımsız adayın meclise girmesini sağladı. 22–23 Mayıs 1990 seçimleri ekonomik reformun arttırılması ve özel girişimin desteklenmesini ön plana çıkaran zengin tüccarlar için önemli bir zaferdi. (11)Meclise bağımsız milletvekili olarak giren İhsan Sankar ve Riyad Seyif gibi iş adamları bu dönem siyasal gündem oluşturma adına sahip oldukları siyasi ve ekonomik pozisyonu kullanmaya çalıştılar. Bunun yanında Esad’ın yaptığı düzenlemelerin temel amacının da temsil edilmeyen grupları resmi devlet yapılarına uyumlu hale getirmek olduğu söylenebilir. (12)
Suriye’de 1990’lardan sonra sermaye sınıfı sivil toplumu genişletmek konusunda önemli bir potansiyele sahiptir. Yerel küçük sermayenin devletten bağımsız hareket etmelerine öncülük yapan Seyif kardeşler, personeline değer veren ve onlara toplumsal yararlar sağlayan işverenler olarak özel girişimle devlet dışı bir refah alanını birleştirmeyi başardı. Bu başarı bağımsız sivil toplum oluşturma konusunda sermaye sınıfının potansiyelini ortaya koymaktadır. (13)Ayrıca Batıda eğitim almış genç bir neslin ülkeye geri dönmesi Suriye’nin ekonomi yönetimindeki gelişme ve büyüme beklentilerini arttırdı. Batıda eğitim alan bu gençler, yeni pazar ortamı içinde gelişme fırsatlarını görebiliyor ve bu ortamın daha yumuşak bir siyasi iklime ve iç istikrara hizmet edeceğine işaret ediyordu. Bu da Soğuk Savaş sonrası dünyada var olan durgunluğa ve birçok sosyalist ideolojiyle yönetilen totaliter devletin çöküşüne karşı koyabilecekti. Yine de özellikle yurtdışında yaşayan Suriyelilerin bir kısmı bu gelişmelere ihtiyatlı bir şekilde değerlendiriyordu. Onlar, kamu sektöründe karlı işler yapan ve iş dünyasında iyi yerler işgal edenlerin ordu ve güvenlik servislerinde yer alan seçkinler sınıfının çocukları olduğunu iddia ediyorlardı.(14) Hans Günter Lobmeyer de yeni sermaye sınıfının sivil toplumun oluşması için yetersiz kaldığını düşünmektedir. Lobmeyer’e göre ikinci infitahda ekonomik konular iktidarın korunması önceliğine tabidir ve seçilen hedef, toplumsal güçlerin iktidara ortak edilmesi değil tam tersine statükonun sürdürülmesi, yani egemenlerin toplum üzerindeki kontrolünün ve böylelikle de iktidar tekelinin güvence altına alınmasıdır.(15) Raymond A. Hinnebusch ise yeni sermaye sınıfı ile sivil toplumun gelişmesi arasında olumlu bir ilişki kurmakla birlikte yeterli görmemektedir. Hinnebusch’a göre 1990’ların başında sermaye sınıfı, devletin istediğinden fazla serbestleşmeyi zorla elde edecek kadar güçlü değildi. Aynı zamanda sermaye sınıfı fazlasıyla denetlenen bir ekonomide devlet kontratları ve koruması altındaki tekellere bağımlı bulunmaktaydı.(16)
Beşşar Esad'ın İktidara Gelişi ve Şam Baharı Dönemi
Hafız Esad dönemini genel olarak degerlendirdigimizde sivil toplumun, Kadınlar Birliği, Gençler Birliği gibi devletin kontrolünde olan örgütlerden oluştugunu gorulmektedir. Bu örgütler, toplumsal kitleler ile yönetici seçkinler sınıfı arasında oluşan boşluğu dolduracak kurumsallaşmayı sağlamada ve sosyal güçleri harekete geçirmede yeterli olamamıstır. Bununla birlikte bir toplumda demokrasinin geliştiği sosyal ortam esas itibariyle iktidarın müdahale alanı dışında ve iktidara karşı durabilecek ara grupların varlığı ile karakterize edilebilir. (17)Bu süreçin önce iktidarın keyfiliğinin önlenmesi sonra da iktidarın halka ve yönetilenlerin rızasına dayanması yönünde bir anlayışla tamamlanması gerekmektedir. Beşşar’ın iktidara geldiği 2000 yılında Suriye’deki sivil toplum bu özellikleri barındırmanın çok uzağında bulunuyordu. 2000 sonrası donemde ise devlet sivil toplum örgütlerinin gelişmesini teşvik ederken gerekli ortamı da hazırlamaya calıstı. Sivil toplum alanında ilk görülen gelişme, Şam Baharı olarak adlandırılan dönemdir.
Beşşar Esad Suriyesi’ndeki sivil toplumu canlandirma girisimi, daha önceki dönemde siyasi mekanizma içinde kendine temsil olanağı bulamamış veya sınırlı bir şekilde bulan sivil seçkinlerden oluşan azınlığın siyasallaşması şeklinde gerçekleşti. Bu sivil seçkinlerin ülkedeki iki farklı kesimden geldiği gözlenmektedir. Birincisi 1991 yılından sonra devletin de teşvikiyle başlayan ekonomik liberalleşmeye bağlı olarak gelişen ve gittikçe ekonomik gücünü ve buna paralel olarak siyasi ve toplumsal etkinliğini arttıran girişimci kesim. İkinci grup ise akademisyenler ve sanatçılardan oluşan aydın kesimdir. (18) Suriyeli entelektüeller, yazarlar, gazeteciler, sanatçılar, insan hakları savunucuları ve iş adamları başta olmak üzere birçok toplumsal sınıfın temsilcilerinin, reform, demokrasi, sivil toplum gibi kavramları tartışmak üzere bir araya geldikleri politik forumlar ve salonlar (al-salonat al-siyasiyyah) kısa sürede ülkenin her tarafına yayılmış ve bu dönemde Suriye’nin politik manzarasının en çok ilgi çeken unsuru haline gelmiştir. (19) Sivil Toplum Forumları (muntadayat al-mujtama’ al-madani) olarak bilinen bu sivil birliktelikler genellikle evlerde dost sohbetleri şeklinde başlayıp daha sonraları kurumsal kimliğe sahip oldu. Suriyeli film yönetmeni Nabil Maleh’nin Şam’daki evinde yapılan toplantılar sivil toplum forumlarının ilk örneklerini oluşturur. Muhalif yazar Michel Kilo tarafından organize edilen bu toplantılar daha sonraları Suriye’de Sivil Toplumun Canlanışı Komitesi (Lijan Ihya’ al-Mujtama’ al-Madani fi Suriya) adını aldı. (20) Bu toplantıların katılımcıları özgürlüklerin genişletilmesi ve demokrasiden bahsederken adam kayırmacılığı ve yolsuzlukları eleştiriyordu. (21) Baas Partisi üyelerinin de partinin fikirlerini savunmak için bu forumlara katılırlarken özellikle genç Baascıların forumların yarattığı çoğulculuk ve açıklığı paylaştıkları görüldü. (22) Kısa sürede ülke geneline yayılan forumlar, Suriye’de sivil toplum kültürü konusunda potansiyeli ortaya koyarken devleti de karşılaması gereken siyasal ve ekonomik taleplerle karşı karşıya bıraktı. Batılı gözlemciler, Suriye’de demokrasi rüzgârlarının estiği ve devletin reform konusunda oldukça istekli olduğu bu kısa dönemi, 1960’lardaki Prag Baharından esinlenerek Şam Baharı olarak adlandırdı.
Beşşar Esad’ın demokrasinin gerekliliğinin konuşulduğu bu forumlara verdiği destek Suriyeli entelektüellerin siyasi reform talepleri içeren yazılı belgelerin hazırlanmasını cesaretlendirdi.(23) Entelektüellerden Beşşar iktidarına yönelik ilk siyasal hak ve reform talep eden belge 2000 Eylül’ünde geldi. Yayınlanan deklarasyonda olağanüstü hal ve savaşla ilgili kanunların kaldırılması, tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması, yurtdışında sürgünde olanların geri dönmesine izin verilmesi, ifade, toplantı ve basın özgürlüğünün sağlanması ve sivil özgürlüklerin genişletilmesi istekleri yer almaktaydı. Deklarasyona imza atan 99 reformcu entelektüel arasında yazar Michel Kilo, romancı-eleştirmen Nebil Süleyman, avukat Enver El Bunni gibi Şam Baharı’nın ve Suriyeli reformcuların önemli isimleri yer almaktaydı. Suriye devletinin kontrolündeki medyada deklarasyon hakkında hiç haber çıkmazken Suriye yönetimi sert tepki gösterip deklarasyonun yayınlandığı yabancı gazeteleri yasakladı. Reform konusunda ikinci belge 2001 yılının ilk ayında 1000 kişi tarafından imzalanıp yayınlandı. İkinci belge birincisinden daha geniş siyasal reformlardan bahsetmekteydi. Birinci belge belirgin demokratik talepleri ihmal ederken ikinci belge bağımsız bir uluslararası kurumun denetimi altında yönetimin her kademesini kapsayacak seçimlerin yapılmasını talep ediyordu. (24)
Suriye’de “Şam Baharı” olarak adlandırılan dönemde en dikkat çeken siyasi ve ekonomik forumlar, El-Kevakibi Forumu, Atasi Forumu ve Riyad Seyif’in Ulusal Diyalog Forumu’dur. En iyi bilinen tartışma çevrelerinden biri, ismini El-Kevakibi’den alan El-Kevakibi Forumu’dur. Abdulrahman El-Kevakibi (1848–1902), 18. yy. Avrupa aydınlanmasının ardından Avrupa’yı model alan Arap rönesansını savunan Suriyeli bir Arap’tır. (25) El-Kevakibi, yönetim aleyhtarı tavırlarıyla özellikle de Osmanlı ve II. Abdülhamid karşıtı fikirleriyle tanınır. Arap milliyetçiliğinin şekillenmesinde Kevakibi’nin fikirleri oldukça etkili olmuştur. (26) Halepli entelektüel Majid Manjouneh’in liderliğini yaptığı El-Kevakibi Formu, kısa sürede Suriye genelinde önemli bir kitle desteği sağladı. Aynı dönemde dikkat çeken diğer bir forum da Habib İsa tarafından kurulan, fakat ismini 2000 yılında ölen ve Nasıriyeli bir entelektüel olan Cemal Atasi’den alan Cemal Atasi Demokratik Diyalog Forumu’dur. 50’lerdeki Arap Milliyetçiliğini savunan Atasi Forumu, İsrail devletinin varlığına karşı çıkmakta ve Filistin direnişini desteklemektedir. (27)
El-Kevakibi ve Atasi Forumu faaliyetleriyle “Şam Baharı” döneminde etkili olsa da Suriye’deki reform hareketinin öncü lideri olarak bu dönem ortaya çıkan isim Riyad Seyif’tir. 1994 ve 1998 yıllarında bağımsız milletvekili olarak parlamentoda görev yapan Riyad Seyif Suriyeli bir sanayicidir. Hafız Esad döneminde Suriye ekonomisinin liberalleşmesi gerektiği yönündeki talepleriyle dikkat çeken Seyif, Beşşar’ın iktidara geçmesinden sonra ülke çapında serbest bırakılan sivil toplum forumlarının öncüsü sayılabilir. Beşşar’ın Batıyı tanıyan ve değişim yanlısı kişiliğini bir fırsat olarak gören Seyif, devletin 2000 yılı sonundan itibaren sağladığı özgür tartışma ortamını iyi değerlendirdi. Beşşar’ın başa geçişini takiben Seyif birçok iş adamı ve aydının katıldığı ve siyasi ve ekonomik değişimle ilgili konuların tartışıldığı toplantıları kendi evinde düzenleyerek işe başladı. Seyif, önceleri devletin yasal izni alınmadan düzenlenen bu toplantılara, daha sonra Sivil Toplum Dostları (Friends of Civil Society) adını vererek kurumsal bir kimlik sağladı.(28) Ülke geneline hızla yayılacak olan bu toplantılar, ulusal katılımın artmasıyla tartışma forumları haline gelmiştir. Bu bağlamda Seyif de ülkede ekonomik ve siyasi liberalizmi sağlamak için iş adamları ve aydınların katılımı ile Ulusal Diyolog Forumu’nu (National Dialogue Forum) kurdu. Forumun katılımcıları arasında Habib İsa, Arif Dalila, Velid Bunni ve Kemal Labwani gibi önemli liberal reformcu aydınlar yer alıyordu. Seyif, yeni dönemde Beşşar yönetimine karşı sert eleştiriler yöneltti. Seyif özellikle rüşvete karşı söylemleriyle devletin şeffaflaşması ve denetlenebilir olması gerektiği üzerinde duruyordu. Seyif mecliste etkili bir kişilikti, fakat devletin karar alma mekanizmasındaki yönetici elitin dışında tutuluyordu. Buna rağmen Seyif, kamuoyunu etkileyebilmekte ve belirli konuların siyasal gündeme taşınmasını sağlayabilmekteydi. Volker Perthes’a göre bu durum Riyad Seyif’in ülkedeki iktidar elitinin üçüncü halkasında yer aldığını göstermektedir.(29) Bu bağlamda Beşşar Esad’ın tanıdığı özgürlük ortamı, Suriye’de öyle hızlı bir siyasal dönüşüme yol açtı ki Seyif ve arkadaşları tartışma forumlarından kısa sürede bir siyasal parti çıkarmayı başardı. 2001 Ocak ayının son günlerinde Seyif, Sosyal Barış Hareketi (Harakat al-Silm al-Ijtima'i) adını taşıyan bir oluşumu partileşme aşamasına getirdiğini açıklıyordu. (30) Batılılar tarafından “Şam Baharı” olarak adlandırılan bu dönemde, yazar, gazeteci, işadamı gibi çeşitli meslek gruplarından entelektüeller tarafından gerçekleştirilen ve siyasi ve ekonomik reformun tartışıldığı toplantılar, Suriye’deki reformist elit sınıfın varlığını ortaya koydu. Reformistler adıyla anılan bu grubun içinde Riyad Seyif (işadamı), Arif Dalila (ekonomist), Michel Kilo (yazar), Nebil Süleyman (romancı-eleştirmen), Mamun el-Homsi(Bağımsız Milletvekili), Habib İsa (Avukat) gibi isimler ön plan çıkmaktadır. Baba Esad döneminde devletin güdümünde oluşan sivil toplum, bu siyasi ve ekonomik forumlarla ilk defa özgür hareket şansı yakaladı ve kamusal bir alan yaratmayı başardı. Bu forumlar, kısa zamanda Suriye yönetimini reforma zorlayan toplumsal baskı gruplarına dönüştü. Hafız Esad tarafından hassas dengeler üzerine kurulan rejimin içindeki çıkar grupları ve eski kuşak siyasiler bu forumlardan oldukça rahatsızlık duymuştur. 2001 ilkbaharından itibaren Suriye’deki özgür tartışma ortamı ve reform konusunda yüksek beklentiler yerini olumsuz bir siyasal ortama bırakmaya başladı. Özellikle ulkedeki Old Guard’ların reformun hızlı ilerleyişini engellemek istedikleri goruldu. Örnegin dönemin Devlet Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam, bir konusmasında bölücülükle suçladığı reformcu kesimin ülkeyi Cezayir ve Yugoslavya’ya benzetmelerine izin vermeyeceğini söylüyordu. (31)Bununla beraber tartışma forumlarına yönetim tarafından kanunla sınırlamalar getirilirken özellikle devlet başkanına, orduya ve güvenlik güçlerine yönelik olumsuz eleştirilerin engellenmek istendigi görüldü. 2001 Ağustos başından Eylül sonuna kadar olan dönemde 10 ünlü siyasi muhalif aydın ve eleştirmene yönelik tutuklamalar ise Şam Baharı'nın sonu getirdi. (32)
Devlet Kontrolünde Gelişen Yeni Sivil Toplum Anlayışı
Sam Baharı'nın sonunu getiren olumsuz gelismelere rağmen Suriye’de sivil toplum kurumları (STK) kurulmaya devam etmiştir. Suriye’nin yeni STK’ların bazıları Devlet Başkanı Beşşar’ın eşi Esma Esad gibi ülkede çok tanınan kişilerin koruması altında ortaya çıkarken bazıları da Suriye Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı’nın izni ve denetimi altında çalışmalarına başlamıstır. Yeni STK’lar, görünüşte faaliyet çeşitliliğine sahip olmakla birlikte öncelikli amaçları ülkenin kalkınmasıyla ilgili projeleri tasarlamak ve uygulamaktır. Yeni STK’ların bazıları kalkınma sorunları hakkında kapsamlı deneyime ve veriye sahip oldu ve hükümetle birlikte çalıştı. Devletin teşvik politikası sonucu Suriye’de oluşan yeni STK’ların en önemlileri, FIRDOS, MARWED, SYEA, SEA, QAWZ WAZA, AMAL ve Tutukluları Koruma Derneği (Prisoners Care Assocition) gibi ulusal örgütlerdir. Ulusal örgütlere ek olarak Agha Khan Vakfı, Kerim Rida Said Vakfı, Movimondo, JICA gibi uluslararası örgütlenmeler son yıllarda Suriye’de faaliyet göstermeye başlamıştır.(33)
Temmuz 2001’de kurulan Suriye Bütünleşmiş Kırsal Gelişim Fonu (Fund of Integrated Rural Development of Syria- FIRDOS), ülkede gelişen kalkınma amaçlı STK’ların öncüsü sayılabilir. FIRDOS, kırsal kesimin gelişmesi için sosyal ve iş olanakları yaratmayı destekleyen bir kurumdur. Kurumun faaliyetleri, “Temel Kalkınma Gereksinimleri”, “Gelir Üretimi” ve “Eğitim ve Çalışma” olmak üzere üç programa bölünmüştür. “Temel Kalkınma Gereksinimleri” programı, Suriye’nin kırsalında sunulan temel hizmetleri ve altyapıyı geliştirmek için yürütülür. Gelir üretimi programı dâhilinde kırsal bölgede yaşayan bireylere veya gruplara iş projelerinde kar amacı olmayan krediler verilmektedir. Eğitim ve Çalışma programı, kırsal alanda insan kaynakları gelişimini sağlamak için buradaki öğrencilere burs ve bilgisayar kursları vermektedir.(34)Suriye’deki ikinci etkin sivil toplum örgütü olan ve Nisan 2003’de kurulan Ekonomik Gelişmede Kadının Rolünü Aktifleştirme ve Modernleştirme Fonu (Modernising and Acivating Women’s Role in Economic Development-MAWRED), ülkenin kalkınma sürecinde kadınların katkısını artırmayı amaçlamaktadır. Suriye-Avrupa İş Merkezi’nin (Syrian-European Business Centre -SEBC) katkılarıyla MAWRED iş projeleri, kadınlara destek olmayı amaçlamaktadır.(35) Suriye Genç Girişimciler Birliği (The Syrian Young Entrepreneurs Association SYEA), Ocak 2004’te kuruldu. Nüfusunun %60’dan fazlası 25 yaşının altında olan Suriye’de genç erkek ve kadınların iş yaşamına girmesini teşvik etmektedir. SYEA, girişimci ruhun tanıtımı, desteklenmesi ve reform gündemini güçlü bir şekilde desteklemektedir.(36)Diğer bir sivil örgüt olan Qawz Waza (Gökkuşağı) ise çocukların korunmasıyla ilgili konulara odaklanmıştır. Örgüt, özellikle toplumdaki yetim ve ihtiyaç sahibi çocukların ihtiyaçlarını karşılama ve geleceklerini koruma misyonunu taşımaktadır. Ülkede gönüllü bir toplumsal hizmet yerine getiren Suriye Çevre Derneği (The Syria Environment Association-SEA), temiz ve sağlıklı bir çevrenin gelişmesine yardımcı olma hedefiyle Ağustos 2001’den beri faaliyet göstermektedir. Ağustos 2002’de kurulan Suriye Engelliler Derneği (AMAL) engellilere yönelik çalışmaktadır. Suriye’deki pek çok STK’nın aksine, AMAL engelli Suriyelilerin yaşam koşullarını iyileştirecek özel yasa taslağı için aktif olarak hükümetle kulis yapmaktadır. Tutukluları Koruma Derneği (Prisoners Care Assocition), tutuklular ve ailelerinin ihtiyaçlarıyla ilgilenir. (37) Suriye’de yönetimin izniyle faaliyet gösteren uluslararası STK’lar da mevcuttur. Agha Khan Vakfı, 2001’de Suriye hükümeti ve Agha Khan Network for Development arasında yapılan anlaşmayla kuruldu. Sağlık, eğitim, kültür, planlama, inşaat alanlarda hizmet vermektedir. Kerim Rida Said Vakfı, Vefik Rida Said tarafından kuruldu. Vakıf Suriye’de öğrencilere burs vermekle birlikte engelli ve hastalara da yardım sağlamaktadır. Movimondo, dünya çapında faaliyet gösteren bu İtalyan yardım örgütüdür. Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı ile koordinasyon halinde engelli insanlara yardım etmektedir. Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) 1989 yılından beri Suriye’de bir dizi kalkınma projesine yardım etmektedir.(38)
Sonuç
Beşşar Esad, sivil topluma bakışta yeni bir yaklaşım getirse de Suriye’de sivil toplumun tartışma forumları dışında daha çok sosyal ve ekonomik alanda faaliyet gösteren örgütlerden oluştuğu görülmektedir. Suriye yönetiminin STK’ların siyasallaşması kaygısı ve reform hareketinin yönünün 2002 yılından itibaren tamamen ekonomiye kayması, STK’ları siyasal iktidarın ekonomik kalkınma politikasının bir parçası haline getirmiştir. Suriye’de otoriter devlet yapılanmasının, sivil toplumun egemenlik alanını kuşatıcı fonksiyonu hala devam etmektedir. Beşşar Suriyesi’nde kurulan STK’ların siyasal iktidara karşı eleştiren ve sorgulayan hareket tarzı, siyasallaşma ve iktidara yönelik tehdit olarak algılanmaktadır. Fakat bağımsız siyasal partilerin ve siyasal partiler yasasının olmadığı bir ülkede sıkışan halk kitlelerinin talepleri yine iktidarın izin verdiği ölçüde kurulan STK’lar tarafından dile getirilmektedir. Özellikle Şam Baharı donemindeki gelismeler Suriye'deki sivil toplumun guc ve potansiyelini ortaya koymaktadir.
Sivil toplum örgutlerinin demokratiklesmeyi gelistirici islevinin yanında ulkelerin sivil topluma bakısını sekillendiren bir neden olarak guvenlik demokratiklesme ikileminin son yılllarda önplana cıktıgını görmekteyiz. Özellikle Buyuk Orta Dogu Projesi gibi bölge dısından dayatılan demokratiklestirme cabaları cogu zaman ulusal ve uluslararasi sivil toplum örgutlerinin buyuk devletlerin dıs politika ve yumusak guc kullanma araclari haline getirebilmektedir. Bu durum da hem yonetim hem de halk duzeyinde sivil toplum örgutlerine olumsuz bakıslarin ortaya cıkmasına ve mesafeli tavırlara yol acmaktadir. Demokratiklesme guvenlik ikilemi bazen de otoriter yonetimlerin bu durumu ulusalcı bir soylevle kullanmasini hizmet etmektedir. Bu yuzden Bessar Esad gercekten demokratik bir Suriye yaratmak istiyorsa öncelikle demokratiklesme guvenlik arasındaki dengeyi ve dıs politikada normallesmeyi saglamaya calısmalıdır. Muhakkkak ki Suriye dıs politikasindaki gerginliklerin azalmasi ve uluslararasi baskının tesvike donusmesi ulkedeki demokratik donusumu oldukca hızlandıracaktır.
Son olarak Beşşar Esad döneminde sivil toplumun geliştirilmesi için verilen teşviklerin başarıya ulaşabilmesinin teşviklerin sürdürülebilir olmasına bağlı oldugunu belirtelim. Devlet, yasal kolaylıklar sağlayarak örgütlenme özgürlüğünü cesaretlendirmek zorundadır. Suriye’de toplumun etkileşim içinde olabileceği alanlar ve kurumlar tarihsel süreç içinde var olmuştur. Suriye halkı, Baas dönemiyle birlikte her ne kadar devlet kontrolünde olsa da örgütlenme konusunda önemli bir tecrübe kazanmıştır. Fakat Suriye’de modern bir sivil toplum, siyasi ve ekonomik reform hareketiyle oluşacak demokratik kültürle beslenerek zaman içinde gelişebilir. Son olarak bu konuda Çek Cumhuriyeti’nin eski cumhurbaşkanı Vaclav Havel, Soğuk Savaş sonrası sosyalist siyasal sistemlerin liberal demokrasiye dönüştürülmesinde sivil toplumun yerini belirtirken söylediği sözler Beşşar Suriyesi için oldukça anlamlıdır:
“ Sivil toplum karmaşık, kırılgan, kimi zaman gizemli bir organizmadır. Yüzyıllar olmasa da on yıllar içinde gelişir, kendilerini dönüştüren ve toplumun durumunu yansıtan örf ve adetleri, zihniyet iklimlerini dile getirir. Dolayısıyla, eğer yıllar boyunca var olmamışsa, onu bir yasa ya da siyasi kararla ilan etmek suretiyle yeniden yaratabilmek mümkün değildir. Yalnızca, yeşermesine uygun ortamı yaratmak ve restorasyonuna götürecek etmenleri sabırla desteklemek mümkündür.”(39)
Kaynakça
1.“Trying to Fit In”, Syria Today, Kış 2004, s.5–6
2.“Trying to Fit In”, s.6
3. Raymond A. Hinnebusch, “Suriye’de Devlet ve Sivil Toplum”, Çev: Hakan Özdağ, Avrasya Dosyası (Suriye Özel), C: 2, Sayı: 3, 1995, s.8
4. Hans Günter Lobmeyer, “Suriye: Leviathan’ın Diyarı”, Der: Ferhad İbrahim, Heidi Wedel, Orta Doğu’da Sivil Toplum Sorunları, Çev: Erol Özbek, İstanbul, İletişim Yayınları, 1997, s.96
5. Hinnebusch, a.g.m., s.12
6. “Trying to Fit In”, s.6
7. Hinnebusch, a.g.m., s.11
8. Lobmeyer, a.g.e., s.100
9. A.e., s.98
10. Lobmeyer, a.g.e., s.104
11. Fred H.Lawson, “İçte Kabuk Değiştiren Suriye, Dış Politikada Eski Çizgisini Israrla Koruyor”, Çev: Cahide Ediz, Avrasya Dosyası (Suriye Özel), C: 2, Sayı: 3, 1995, s.30
12. Volker Perthes, “Syria: Difficult Inheritence”, Der: Volker Perthes, Arab Elites: Negotiating the Politics of Change, Lynne Rienner, Londra, 2004, s.93
13. Hinnebusch, a.g.m., s.18
14. Sylvia Pölling, “Investment Law No. 10: Which Future for the Private Sector”, Der: Eberhard Kıenle, Contemporary Syria: Liberalization Between Cold War and Cold Peace, London, British Academic Press, 1994, s. 24
15. Lobmeyer, a.g.m., s.106
16. Hinnebusch, a.g.m., s.19
17. Aytekin Yılmaz, Çağdaş Siyasal Akımlar: Modern Demokraside Yeni Arayışlar, Ankara, Vadi Yayınları, 2001, s.319
18. Oytun Orhan, “Suriye, Dönüşüm ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Sayı 65, Eylül 2005, s.24
19. Khalil Osman, “Arrests in Damascus demonstrate limits of Bashar’s political reforms”, Crescent International, 1–15 Ekim 2001, http://www.muslimedia.com/archives/oaw01/syr-arrest.htm
20. Alan George, Syria: Neither Bread nor Freedom, Londra, Zed Books, 2003, s.33
21. Nicholas Blanford, “Hopes for political reform eclipsed in Syria”, The Christian Science Monitor, 20 Mayıs 2002
22. Perthes, “Syria: Difficult Inheritence”, s.104
23. Eyal Zisser, “Does Bashar al-Assad Rule Syria?”, The Middle East Quarterly, C: 10, No: 1, Kış 2003, http://www.meforum.org/article/517
24. Gary C. Gambill, “Dark Days Ahead for Syria’s Liberal Reformers”, Middle East Intelligence Bulletin, C: 3, No:2, Şubat 2001. Belgenin İngilizce metni ve belgede yer alan reformcu entelektüellerin tam listesi için bkz.. “Statement by 99 Syrian Intellectuals”, Middle East Intelligence Bulletin, C: 2, No:9, Ekim 2000, http://www.meib.org/articles/0010_sdoc0927.htm
25. Ferid Gadiri, “Syrian Reform: What Lies Beneath”, The Middle East Quarterly, C: 12, No:1, Kış 2005, http://www.meforum.org/article/683
26. El-Kevakibi, Müslümanların ve Arapların geri kalmasından Osmanlı’yı sorumlu tutar. Yazılarında Araplığa vurgu yaparken İslami uyanışın ancak Araplarca sağlanabileceğini söylemektedir. El-Kevakibi, hilafetin Kureyş kabilesine mensup bir Arap’a ve hilafet merkezinin de Mekke olması açıkça teklif eden ilk Arap olma özelliğini taşımaktadır. Detaylı bilgi için bkz. Şit Tufan Buzpınar, “Kevakibi Abdurrahman Ahmed”, İslam Ansiklopedisi, Ankara, Cilt: 25, Türkiye Diyanet Vakfı, 2002, s.339–349
27. Gadiri, “Syrian Reform: What Lies Beneath”, The Middle East Quarterly, C: 12, No:1, Kış 2005, http://www.meforum.org/article/683
28. Raed al-Kharrat, “Riyad Sayf: Syrian member of parliament”, Middle East Intelligence Bulletin, C: 3, No: 3, Mart 2001, http://www.meib.org/articles/0103_sd1.htm
29.Perthes, “Syria: Difficult Inheritence”, s.94
30. “Seif and the new party in Syria”, Arabic News, 27 Ocak 2001, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/010127/2001012710.html
31. “Khaddam warns the intellectuals: we will not allow to convert Syria in Algeria or Yugoslavia”, Arabic News, 19 Şubat 2001, http://www.arabicnews.com/ansub/Daily/Day/010219/2001021916.html
32. Nicholas Blanford, “Hopes for political reform eclipsed in Syria”, The Christian Science Monitor, 20 Mayıs 2002
33. “Trying to Fit In”, s.7–8
34. “Trying to Fit In”, s.7–8
35. MAWRED hakkında detaylı bilgi için bkz. http://www.mawred-syria.org
36. Shanker, Sadhna: “Syria’s Reforms-An Overview”, Syria Comment, 21 Kasım 2004, http://faculty-staff.ou.edu/L/Joshua.M.Landis-1/syriablog/2004/11/syrias-reforms-overview-by-sadhna.htm
37. “Trying to Fit In”, s.8
38. Trying to Fit In”, s.8
39. Vaclav Havel, “Sivil Toplum”, Çev: Turhan Ilgaz-Cengiz Aktar, İdea Politika, Sayı: 7, Yaz 2000, Orum Yayıncılık, s.27