1990’lı yıllarda SSCB’nin dağılması ve ideolojik rekabete dayalı çift kutuplu uluslararası sistemin ortadan kalkması dünyada köklü değişiklikleri ve belirsizlikleri beraberinde getirdi. İnsanlık tarihindeki her büyük dönüşüm gibi Soğuk Savaşı bitişi de eski uluslararası sistemin mutlak doğrularını ortadan kaldırdı, bir kaosa ve kafa karışıklığına yol açtı. Siyaset bilimciler uluslararası sistemi yeniden tanımlama uğraşı içine girmek zorunda kaldı.
Uluslararası sistem, durağan bir yapıdan dinamik ve değişken bir yapıya bürünürken ideolojilerin öneminin azaldığı ve globalleşme olgusunun dünya çapında yaygınlaştığı yeni dünya düzeninde ulus devlet üzerinden yapılan sistem analizlerine devlet dışı aktörler daha fazla katılmaya başlandı. Hatta ulus devletlerin sonun geldiği ve yeni uluslararası sistemde onun yerini Avrupa Birliği, Nafta gibi uluslararası örgütlenmelerin veya çokuluslu şirketlerin alacağını iddia eden birçok fikir ortaya atıldı. Bunun yanında ABD’nin artık uluslararası sistemdeki tek hegemon olarak bir Pax Americana oluşturduğunu iddia edenler de azımsanmayacak düzeydeydi.
Uluslararası sistem, durağan bir yapıdan dinamik ve değişken bir yapıya bürünürken ideolojilerin öneminin azaldığı ve globalleşme olgusunun dünya çapında yaygınlaştığı yeni dünya düzeninde ulus devlet üzerinden yapılan sistem analizlerine devlet dışı aktörler daha fazla katılmaya başlandı. Hatta ulus devletlerin sonun geldiği ve yeni uluslararası sistemde onun yerini Avrupa Birliği, Nafta gibi uluslararası örgütlenmelerin veya çokuluslu şirketlerin alacağını iddia eden birçok fikir ortaya atıldı. Bunun yanında ABD’nin artık uluslararası sistemdeki tek hegemon olarak bir Pax Americana oluşturduğunu iddia edenler de azımsanmayacak düzeydeydi.