Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği ortak arabulucusu Kofi Annan’ın Suriye’de ‘ateşkes ve siyasi diyalog’ diye özetlenebilecek planında, gelinen noktada uluslar arası pozisyonları bir önceki yazıda aktarmaya çalışmıştım. Suriye etrafındaki gelişmeleri kaçınılmaz olarak yakından izlememiz gerekiyor. Beğensek de beğenmesek de uluslar arası resme bakmak durumundayız. Maalesef reform yoluyla evrilmeyen/evrilemeyen, gırtlağına kadar şiddete boğulan komşumuzdaki büyük alt üst oluşu ibretle izliyoruz.
'VEKALETEN SAVAŞ'
Bu alt üst oluşta 15 ay sonra gelinen aşama, Beşar Esad yönetiminin artık hava gücüne de başvurmak durumunda kalarak ve kentleri ayrım gözetmeden vurmaya varan isyan bastırma harekatına girişmiş olması. Uzun süre daha ziyade kırsal kesimlerde yoğunlaşmış isyancı muhalif güçlerin ise Suudi Arabistan, Katar, Amerika ve Türkiye’nin her türlü maddi/manevi desteğiyle güçlenerek rejim değişikliği için sahadaki durumu zorladıkları. Batı’dan ise bir gün “Askeri müdahaleyi dışlamayız, iş Bosna’dakine dönüşüyor”, ertesi günü ‘‘Herhangi bir yabancı askeri müdahale istemiyoruz” (Britanya Dışişleri Bakanı William Hague’nun son iki günde yaptığı iki ayrı açıklama) tarzında ‘utangaç müdahalecilik’ telkinleri devam ediyor. Zira ekonomik kriz yüzünden zaten zordalar ve doğrudan müdahaleden pek de emin değiller. Karşı cephedeki Rusya’yı etkisiz bırakıp/yanlarına çekip bir iktidar devir teslimi kısa vadede çıkarlarına da gelebilir. Nihayetinde Suriye içinde giderek mezhep savaşına dönüşen çatışmalar, büyük güçler ve bölge güçleri için ‘velaketen savaş’ görünümü almış vaziyette...
http://www.haberturk.com/haberturk/haber/750311-turkiye-ve-suriyenin-zor-sorularibir-yil-sonra