Türkiye’nin de destek verdiği Sünni Blok’un yanı sıra bölgede İran’ın artan gücünden rahatsızlık duyan bir diğer aktör de İsrail. Bir süredir göreceli olarak sakin seyreden Türkiye-İsrail ilişkilerini ve İsrail-Suriye sınırında son zamanlarda artan askeri hareketliliği göz önüne alarak İsrail’in böylesi bir işbirliğine nasıl bakacağını araştırdık. Bu kez sözü hem İsrailli hem de İsrail’i yakından tanıyan uzmanlara bıraktık.
Hay Eytan Cohen Yanarocak
Moshe Dayan Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Tel Aviv Üniversitesi
Gerek Türkiye, gerekse İsrail, İran’ın bölgede ve özellikle Suriye’de güçlenmesini arzu etmiyor. Türkiye, Esad rejimi ile olan ilişkilerini liderler arasındaki kişisel ilişkilere endeksleyerek Suriye konusunda Türk dış politikasını ciddi anlamda çıkmaza soktu. Türkiye, Arap Baharı’nın sonrasında güç kazanan ve özellikle Sisi’nin yaptığı darbeye kadar, Mısır’da iktidarı ele geçirmeyi başaran Müslüman Kardeşler oluşumunun bir kopyasının Suriye’de başa geçmesini arzu ediyor. AKP hükümeti ile söz konusu hareket arasında sıkı bir bağ olduğu yadsınamaz.
İsrail açısından bakarsak Esad hükümeti gerek Lübnan Hizbullah’ı ile, gerekse de İran ile girdiği çok yönlü ittifak dolayısıyla İsrail’in kara listesinde. İsrail güçlü bir Esad istemiyor. Buna karşın İsrail kendini Suriye’de savaşan gruplardan herhangi birine de yakın hissetmiyor. Tarafların birbirlerini yıpratması ve dikkatlerini İsrail’e yöneltmemeleri İsrail’i memnun eden bir faktör. İsrail ılımlı olarak tabir edilen Arap Baharı karşıtı Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle Suriye’ye aynı açıdan bakıyor. Türkiye’nin arzu ettiği gibi Müslüman Kardeşlerin bir başka şubesinin Şam’a egemen olmasını istemiyor. Buna karşın güçlü bir Esad da istemiyor. Kısa vadede Türkiye ile İsrail’in menfaatlerinin örtüştüğünü söyleyebiliriz. Buna karşın uzun vadede her iki taraf oyunun sonunun farklı bitmesini istiyor gibi.