Bir daha gelmek nasip olur mu bilmiyorum, o nedenle Şam’dan son bir
selam ileteyim dedim. Saadet
Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ın eşliğinde bir heyetin, bir
gazeteciler grubu ile Suriye’yi
ziyaret edeceğini duyunca apar topar gruba dahil oldum. Gazetecilik kaygısından
önce, bu çok sevdiğim ülkeyi zor günlerinde bir kez daha görmek istiyordum. Türkiye vatandaşlarına seyahat tavsiye edilmediği için şahsi
bir teşebbüste bulunamamıştım.
Yoksa, mevcut koşullar altında, ne burada doğru dürüst gözlem yapmak mümkün, ne de yazacaklarımızı ‘Esad rejimine destek’ gölgesinden kurtarmak mümkün.
Irak işgali ertesinde Suriye’yi, bölgesel barış adına ziyaretlerimiz bile ‘avanaklıkla’, ‘muhaberat ajanlığı’ ile karalanmıştı. Sonra işler değişti, herkes Suriye muhibbi kesildi ama şimdi durum yine değişti ve bu kez her zamankinden daha ciddi. Şimdilerde sadece ziyaret bile kim bilir nelere bağlanır.
Duyarsız kalınmıştı
Suriye’ye ilk kez on yıl önce geldim, o günden bu yana toplam yirmi kez gelmişimdir. Bu esnada birçok kez, ‘her şey bir yana, bu bölgeyi Suriye’den başlayarak gezin, sokaklarında dolaşın, kahvelerini için o zaman bu coğrafyada yaşayan insanların başına gelen ve gelebilecek olan şeyler konusunda daha duyarlı olursunuz’ diye yazmıştım. Zira, Irak işgali öncesinde kamuoyunun bölgede olanlar karşısında oldukça duyarsız davranabildiğini görmüştük.
Suriye’de yaşayan insanların başlarına gelebilecek şeyler karşısında duyarlı olmak için ‘rejim yanlısı’ olmak gerekmiyor. Tam tersine, buradaki rejimi, bu ülkede yaşayan insanların bugününe ve geleceğine ilişkin kaygılarımızdan dolayı eleştiriyorsak (ki benim kaygım bu), ‘rejim değişsin de ne olursa olsun’ demek mümkün olmaz.
Suriye rejiminin ‘değişim’ konusundaki vaatlerinin hep sürüncemede kaldığını biliyoruz, o nedenle bu yönde baskıların kuşkusuz önemi var. Ancak, kaygılarımız gerçekten insan merkezli, özgürlük ve haklar merkezli ise, tüm çabaların bu ülkenin sonu belirsiz bir şiddet sürecine savrulmaması yönünde tüketilmesi gerekir. Bu yönde çabalardan yorulmak, bırakmak, umudumuzu kaybetmek gibi bir lüksümüz olmadığını düşünüyorum...