Geçen hafta yazdım. Ahmet Davutoğlu’nun “strAtejik derinlik” konsepti çerçevesinde Türkiye; önce ABD’ye dayılanarak Ortadoğu’nun tek başına “efendiliğine” soyundu. Ancak, merdiven altına çekilince bu sefer süt dökmüş kedi gibi ABD’nin peşi sıra dolanmaya başladı. Dış İşleri altı ay önce ne dedi ise hiç sıkılmadan tersini söylemeye başladı. Uluslararası arenada alay konusu olmaya gözünü/kulağını kapadı.
Davutoğlu önce Esad’ı ABD lehine kafa kola almaya kalktı. Esad yemeyince bu sefer Sunni (Müslüman Kardeşler) ağırlıklı muhalefete yardımcı olmaya niyetlendi. Muhalefetin zaten paramparça olduğu ve Türkiye’nin destek verdiği grupların muhalefet içinde dışlandığı ortaya çıktı.
“Suriye muhalefeti sanıldığı gibi tek parça değil. Türkiye'nin desteği ile kurulan Suriye Ulusal Konseyi'nin (SUK) Suriye sokaklarında bir karşılığı yok.” (Fehmi Taştekin-Radikal-19.03.2012 - Önemli not: Benim özünü alıntıladığım bu yazıyı muhakkak okuyunuz.)
Türkiye bu kez de komşularla birlikte Suriye’ye doğrudan müdahaleyi dillendirdi.
Açık ve seçik Esad Rejimini karşına aldı ve onu yok saymaya başladı...